GURONİ - 35

16.3K 991 48
                                    

İmran gözlerini şiddetle basılı tutulan zilin yüzünden aralamak zorunda kaldı. Son zamanlarda hiç uyuyamıyordu ve büyük ihtimalle boktan bir sebep yüzünden kapısı çalınıp, uzun süredir dalamadığı uykusunu bölmüştü. 

Kapının çalındığı hiddetle eş değer olacak bir kuvvetle adımlarını büyük bir sinirle aşağı kata sıralamıştı. Kapıdaki her kimse, suratına kafasını geçirip tekrar kapıyı kapatma hayallerini kuruyordu. 

Kapının ziline basılı tutuldukça sinirleri bozuluyordu ve Muhammed'in uyanacağı endişesine kapılıyordu. Daha çok küçük misafirinin uyanmasını istemiyordu. 

Artık sadece kendisini düşünmediğinden, küçük arkadaşı içinde önlemler almalıydı. Artık her hareketinin farklı sonuçlar doğuracağının farkındaydı. Bu yüzden düşündüklerini her zaman yoluna koyamayabilirdi. Sadece temkinli davranmayı bu küçük misafiri sayesinde öğrenmiş olacaktı. 

İlk önce kapının deliğinden bakarak, ardından anlam veremediği bir şekilde kapıdan uzaklaşıp oturma gruplarının olduğu yerdeki saate baktı. Henüz sabah 10'du ve bu çocukların burada ne işi vardı?

Zeliha Teyze'nin torunları gelmişti fakat ellerinde hiçbir şey yoktu. Aklında ki izlenim onların buraya Zeliha teyzenin yolladığı şeyler için gelebilecekleri ihtimaline odaklanmıştı. 

Hızla ve öfkeyle kapıyı açtığında kız olanın korkusu ve paniği İmran'ı da sarmıştı. Onlara kızacakken, hiç düşünmediği insanları düşünür olmuşçasına merak içerisine girmişti.

"İmran abla yardımın gerek lütfen."

Genç kadın bir saniye bile düşünmeden eline anahtarını alıp kapıyı kapattıktan sonra Muhammed'in uyanmamasını dileyerek evden çıkmıştı. Hızlı adımlarını eve doğru sıralıyorken, ne olduğunu sorma gereğinde bile bulunmamıştı. Nedeni önemli değildi sadece kızın gözündeki o korkuyu ve endişeyi görmüştü. 

Fatih anlatmaya başlamıştı bile. 

"Babamın yanına birkaç adam geldi. Ben silahlarını gördüm ve tavırları sanki babamın üzerine yürüyormuş gibiydi. Yardım etmelisin." 

İmran'ın asıl sinirlendiği konu Fatih'ti. Bu kadar korkak olmak zorunda mıydı? Ona öylesine bakıyordu ki tüm hissi tek bir bakışıyla Fatih'e aktarılabilir cinsteydi.  Bakışlarıyla adeta 'Sen ne güne duruyorsun' diyordu.

Bir an önce bu bakışa ara verip, kendini daha da hızlandırmaya koyuldu. Aynı mimari yapıya sahip olan bahçe ve kapıları ezbere biliyordu, bu yüzden sadece siyah ceketleriyle kapının önünde duran adamlara odaklanmıştı. Giriş kapısının önünde 3 adam duruyordu. Kapıda ise Zeliha Teyzenin oğlu bekliyordu. Suratındaki gergin ifadeyi fark edebiliyordu.

Emindi ki, eğer Zeliha teyze de bu görüntüyü görseydi fazlaca panik yapıp kapının önünden ayrılmazdı. Bunu bilmesi bile yardım etmesine yetecek bir sebepti. 

Anahtarları arka cebine attığında, bahçenin demir kapısını dikkat çekmek amacıyla gürültülü bir şekilde açtı ve beklenilen şekilde oldu.  Tüm gözler bahçeye giren üç gence  dönmüştü. 

İmran büyük bir rahatlıkla bahçeye girmişti. Sessizce yürümeye devam ediyorken, özellikle Fatih'in dikkatini çektiği bir ifadeyle babasının önüne geçmişti. Adamların ikisi bu genç adının ney yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyorlardı fakat kesinlikle bir anlam veremiyorlardı.

"Çekil kızım."

Sondaki kızım, kesinlikle ılımlı bir ifadeyle söylenmemişti. İmran kesinlikle çekilmeyecekti.

GURONİWhere stories live. Discover now