GURONİ - 53

11.9K 655 43
                                    

İmran hiçbir şey anlamamıştı. Hızlıca evinden sanki kötü bir haber almışçasına çıkması, onda kısa süreli bir paniğe yol açsa da diyeceği bir şey kalmadığından açık olan kapıyı kapatıp, telefonda hâlâ yüz yüze olduğu Kutay'a bakmaya başlamıştı. 

 Kendince gülüyordu, onunla dalga geçiyordu fakat durumun aslını bilmiyordu. Eğer babasının kuzeniyle yaptığı konuşmada yanında olsaydı ve onu nasıl uyardığını bilseydi, şu an gülmek ve onunla dalga geçmek yerine ne yapacaklarını düşünmeye başlardı. 

  Eğer onun başına böyle bir şey gelseydi, kesinlikle İmran'da onun gibi dalga geçerdi fakat durum sadece basit bir haberden daha fazlasıydı. 

"Cidden gülüp durma. Başım belada." dediğinde Kutay boğazını yapmacık bir şekilde temizleyip, İmran'a odaklanmıştı. Elindeki telefonu daha dik bir konuma getirmiş ve ciddiyetle dinlemeye başlamıştı. 

 Kutay'ın arkasından kafasını uzatan Miray'ı dikkate almak istemiyordu fakat çokça sinirlerini bozuyordu. Duymasında herhangi bir sakınca yoktu ama panikleyen biri olduğundan dolayı duymasını istemiyordu. Yine de Kutay'ın soru soran ifade dolu suratına bunları Miray'ın olmasına rağmen söyleyecekti. 

"Başının belada olmasına şaşırmadım. Neler oluyor?" 

"Adım soyadım ve son halim. Her şeyim televizyonda verildi ve babamı biliyorsun.." 

 Kutay elini telefonu tutmadığı eliyle çenesine koydu ve düşünmeye başladı. Neler olduğunu anlamıştı. Babasının galibiyet ünü yüzünden başının belaya girmesi an meselesiydi ve öyle bir camia ile uğraşmak, vücuttaki kanser hücreleriyle savaşmak kadar yorucu olurdu. 

"Babamın kuzeni Yavuz amca, daha küçük yaşlarıma ait görüntümü  herkesin bildiğini ve son zamanlarda hiçbir izimin bulunamadığını ve bu yüzden belasız yaşayabildiğimi söylemişti. Dikkat etmeliymişim." 

 İmran rahatça söylediklerinin ardından, derin bir nefes almıştı. Babasını görmezden geliyordu fakat babasının peşinden getirdiği bu bin musibet başını fena derecede ağrıtacağa benziyordu. Başa gelen çekilecekti. Fazlasıyla çekilecekti. 

"Hiç başın belaya girecekmiş rahatsızlığı yok üzerinde." dediğinde Miray gülmeye başlamıştı. Ablası ve ağabeyi dediği iki insan, 'normal' iki insan gibi mi konuşuyordu yoksa ikisinin sert atışmalarına alışmış mıydı?

Görüntülü aramadaki İmran ve önündeki koltukla İmran ile konuşan Kutay'ın dikkati Miray'a kaymıştı. Ardından gülmeyi kestiğinde tekrar konuşmalarına dönen iki genç dikkatle bu duruma çözüm arıyorlardı ve tartışıyorlardı. 

"Neden rahatsız olacağım ki ? Başımın beladan kurtulduğu mu var? Onlar gelmezse ben zaten gidecektim, hatırlatırım." dediğinde sinir bozucu bir şekilde gülmüştü. Gerçekten sinirleri bozulmuştu çünkü başının belada olması gayet normal bir olaymış hatta başında bir bela olmaması anormal bir durummuş gibi konuşmuştu. 

 Kutay'da onun gibi gülümsediğinde, bu kızın cesurluğundan mıdır, deli yürekliliğinden midir bilinmez ama saçma bir cesaret hissediyordu üzerinde. Sanki ona hiçbir zaman bir şey olmayacakmış gibi..

"Bir süre kapüşon ve maske ile gezeceğim. Miray'ın izlediği şu Güney Kore dizilerindeki gibi.." dediğinde Miray koltuğun üzerinden atlayıp Kutay'ın elinden telefonu kapmıştı. 

"İmran! Kesinlikle en son izlediğim ve bitirdiğim diziyi beraber izlemeliyiz. Görmelisin baş roldeki adam fen..." demesine kalmadan sinirle Kutay kardeşinin elindeki telefonu almıştı. Gözleriyle onu lazer ışıklarından geçirdikten sonra fısıldayarak sinirini belli etmişti. 

GURONİWhere stories live. Discover now