26. Bölüm: Yu Ri'nin Oyunu

991 143 79
                                    

Hello! Aslında sınır geçmedi ama yine de atmak istedim. Lütfen vote verin, bir yıldıza basmak gerçekten zor değil. Bir de bol bol satır arası yorum istiyorum. Umarım bölümü beğenirsiniz, iyi okumalar 💜💜💜💜💜💜💜

Sınır: 25. Bölüm 50 vote, 26. Bölüm 50 vote 50 yorum olduğunda bölüm gelecektir 💜

Bölümün Yayınlanma Tarihi: 06/08/2018

Bölüm Şarkısı: BTS-Save Me

~Sensiz neden bu kadar karanlık bu yer?
~Bu dağılmış halim tehlikeli
~Kurtar beni, kendime hakim olamıyorum bile
~Kalbimin sesini dinle
~Seni çağırıyor kendi arzusuyla
~Bu zifiri karanlıkta
~Sen parıl parıl parlıyorsun

~DEMİR~

Elimdeki odunları kampın ortasında ki odunların üzerine koyup, ellerimi birbirine sürterek etrafa kısa bir bakış attığım sırada Dolunay'ın tek başına ağır bir şey taşıdığını görmüştüm. Hızlı adımlarla yanına gidip, taşıdığı içecek buzluğunu tutup, ellerinin arasından aldım. Şaşkın bakışlarla bana bakıp: ''Taşıyordum'' dedi. Başımı sallayıp: ''Evet, tabii taşıyordun.'' diyerek onu umursamadan elimdeki buzluğu diğer buzlukların yanına koydum ve doğrulup, arkamı döndüğüm anda Dolunayla burun buruna gelmiştik. Benden ayrılmak için bir hamlede bulunacakken, bir elimi belinin üzerine koyup buna engel oldum ve alnımı alnına yaslayıp:

''Özlemedin mi beni?'' sesimdeki umutsuzluk beni bile şaşırtmıştı, onun şaşkınlıkla gözlerini aralaması onunda şaşırdığını belli ediyordu. Gözlerini kapattığında, bende gözlerimi kapattım ve bir şeyler demesini bekledim ama ağzını açıp tek kelime etmemişti.

''Bu kadar mı nefret ediyorsun benden?'' sesim hem umutsuz hem de kırgın çıkmıştı. Rüzgar'ın yaptığı şey yüzünden onlardan ayrı kalmaktan ilk başlarda nefret etmiştim, hem de o kadar çok nefret etmiştim ki Rüzgarla tartışmıştım ve o tartışmamızda bana: 'Onlarla sadece arkadaşız, bizi sadece arkadaş görüyorlar. Onun yanında kalbin her gün haddinden fazla hızlı attığında, canın acımayacak mı? Seni sadece arkadaş olarak gördüğü için, kalbi normal hızda attığı için canın yanmayacak mı? Böyle hem onları koruyoruz, hem de kendimizi.' demişti. Söylediği bu şeyden sonra bir daha konuşmama konusunu açmadım, zaten o da bunu konuşmak istemiyordu. Acı çekiyordu, yaptığı şey bir yana, kalp ağrısı bir yanaydı.

''Nefret göreceli bir kavram Demir, senden nefret etseydim. Seni düşünmezdim, aptalım sanırım. Beni düşünmeyen birini bile düşünecek kadar aptaldım.'' ellerini göğsümün üzerine koyup, güçlükle beni kendinden uzaklaştırdığında yüzümde küçük bir tebessümle.

''Düşünmekte göreceli bir kavramdır Dolunay. Düşünmez dediğin insan, seni diğer insanlar daha fazla düşünür, beni düşünür dediğin insansa seni diğer insanlar gibi düşünmez. Bunu unutma.'' gözlerindeki parıltıyla beraber onu orada bırakıp, çadırıma doğru ilerledim. Benden nefret etmiyordu, beni düşünüyordu, peki, benim onu düşündüğüm gibi mi düşünüyordu? Yoksa, sadece bir arkadaşın, bir arkadaşı düşündüğü gibi mi düşünüyordu? İşte bunu bilmiyorum.

~EMİR~

Ayağım alçıdan çıkmıştı ama yine de çok fazla hareket edemiyordum, anında canım yanıyordu. Elimdeki odunları yerdeki odunların üzerine koyup, hemen sağ tarafta duran sandalyelerden bir tanesine oturup, ayağımı sandalyenin önündeki diğer sandalyenin üzerine uzatıp, başıma geriye doğru atıp gözlerimi kapattım. Hareket etmedikçe ağrı daha keskin ve hissediliyordu. Ayağımın üzerinde dolanan sıcak bir şey üzerine gözlerimi araladım. Aksen, ayağımı uzattığım sandalyenin üzerine oturmuş ve ellerini ayaklarımın üzerinde gezdirerek bana masaj yapıyordu.

Yıldızlarda Buluşalım 3 | Yeni Nesil | ✔️Donde viven las historias. Descúbrelo ahora