|12|

3K 353 152
                                    

Jisoo'dan..

"Bak canım patronum. Bakın canım diyorum. Kırk yılda bir kere geç kaldık. Ona da o bed sesini çıkarmasan olmaz mı?"

Tae'nin yanından ayrılıp uçarak kafeye gelmiştim. Ve gelir gelmez patronun kenafir gözlerine maruz kalmıştım.

"Ben anlamam Jisoo. Ne bok yedin de yine geç kaldın?!"

Sana ne. Ne bok yediysem yedim..

Ağla Jisoo! Acındır kendini bu kaktüs kafalıya!

"Yine mi? (hıck) Sizin hiç(hıck) acımanız yok mu? Beni şimdi (hıck) işten atacak mısınız(hıck)? Bu zar zor geçinen kızı(hıck) işsiz mi bırakacaksınıızzz?! Söyle lan söyle bana acıman yok mu!!"

Yüzüne sinsi ama sinsiliğini belli etmeyen köpek bakışını attım. Tanrım lütfen ikna olsun!

"Peki peki. Bu son ama."

Yaf he he..

"Son son merak etmeyin."

Yanımdan ayrıldığında derin bir nefes verdim. Tanrı sabır versin karısına çocuklarına. Uğraşılcak gibi değil.

Önlüğümü takıp işe koyuldum.

...

Kafeden çıktığımda en derinlerden nefes aldım. Bu gün de bitmişti.

Dünki kıyafetlerimi değişmemiştim. Ve bir gün boyunca bunlarla kalmıştım. İnşallah kokmamışımdır..

Tren yoluna vardığımda Tae ortalıklarda yoktu.

Evet. Gözüm onu arıyordu. Onu sürekli tren yolunda görmeye alışmışım galiba..

Raylara kendimi bıraktığımda kafamı koyacak bir çantam yoktu.

Önceki gibi yine biraz ileride çimenlerin üzerine serildim. Hala gelmemişti.

Niye ki?

...

Yüksek sesin kulaklarımdan içeri girmesi ve başımın zonklamasıyla gözlerimi araladım.

Bağırarak bana doğru gelen kişinin kim olduğunu tahmin etmemek zor değil aslında..

Yine içmiş..

"Niye buradasın yine?!"

Bağırma bağırma.

"Bağırma başım ağrıyor. Ayrıca tapulu mekanın mı sana ne."

"İçkim bitti!"

"Bok iç!"

"Yok ki."

Beyin firar etmiş.

"Tanrım sabır ver."

Yanıma doğru adımladığında dengesini kaybetti ve yere yüz üstü düştü.

Yüzünü buruşturduğunda aceleyle yanına gittim.

"Dengesiz psikopat!"

Omuzlarından tutup döndürmeye çalıştım. Ama camış gibiydi.

"Nasıl bi çamışsın sen ya!"

"Hani ben ruhsuz psikopattım?"

"Öylesin zaten ama dengesizsin de."

Derin bir nefesle onu döndürmeyi başardım. Şükür..

"JİSOO-YA!!!!"

Bağırmasıyla yerimden sıçramıştım. Sinirle koluna en sertinden cimcik attım.

"Niye bağırıyorsun?!"

"Aah çok acıyor! Ne el varmış sende!"

Bağırarak kolunu tutmaya devam etti. Bu da amma narin be..

"Jisoo-ya?"

"Ne var?"

"Benim canım çok acıdı. Kolumu öpsene~"

Deyip mal mal güldü.
Tüm bu hallerini sarhoşluğuna veriyordum. Ama yeter. Kol öpmek nedir ya? Özellikle de Tae'nin!

"Saçlamalama niye öpeyim seni?!"

"ÖPSEN NE OLUR?!!"

"Öpmeyeceğim! Sarhoşsun ve salakça konuşuyorsun!"

"PEKİ."

Deyip sustu. Ben de sustum.

Bir süre konuşmadığında sıkılmıştım. Açıkçası. Eve dönmeye karar verdiğimde ayağa kalktım.

"Jisoo-ya."

O da zar zor ayağa kalktı ve karşımda her ne kadar sersemlese de dikilmeyi başardı.

"Ne oldu Tae?"

Öksürdükten sonra sırıtıp dudaklarını araladı.

"Hani(öhhö) sen beni öpmedin ya~"

"Evet. Öpmeyeceğim de."

Bana doğru yaklaştı ve konuşmaya başladı.

"P-peki ben seni öpsem?"

Ve ardından yüzümde hissettiğim kemikli eller ve dudağıma değen dudaklar~~

Nefessiz kalmamın ve kalbimin durmasının tek sebebi sensin ruhsuz psikopat...

Devam edecek...

Yazdıklarımı beğenmediğim için bölümü sürekli sildim.

Voteleyip yorum yapın lütfen:)

Saraghaeyooo

•  Tren Yolu  •  vsoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin