Veda Vakti

39 3 0
                                    

-Bölüm Şarkısı: Cem Adrian - Artık Bitti 🎶

Canın sıkılır, için daralır ruhunun bedeninin içinde sıkışır kalır:

YAZARSIN.

Huzuru arar, hayal kurar hayalin gerçekleştiğinde mutlu olur:

YAZARSIN.

Yaşamın gerçekliğinden korkar, sevdiklerin için endişe duyar:

YAZARSIN.

Peki babam bana neden bir mektup yazma gereği duymuştu ki? Ne hissettiği için yazmıştı? On sekizinci yaş günümde yoktu, yoktular.. Yanımda olamadıkları için üzülmüş bundan dolayı mı yazmıştı? Başıma bir şey gelmesinden dolayı korkmuş olabilirdi bu yüzden mi yazmıştı? Şimdi onlarsızdım ama yalnız olmadığımı bildiği için gözü arkada kalmayacaktı bu yüzden mi yazmıştı yoksa..

Neden yazdığı için en ufak bir fikrim yoktu. Aklım karmakarışıktı. Ölüm ile yaşamın arasındaki ince çizgi de delirebilirdim. Bir yanım babanı dinle Özüm, o senin için her zaman en iyisini bilir diyorken diğer bir yanım bu zamanlarda yaşamanın pekte bir anlamı olmadığını hissettiriyordu.

Bir an geliyor... Kendimi olduğum yerde bulamıyorum. Bir ölüden farksızdım. Şu geçen üç ayda ne çok kötü hatıralar biriktirmiştim. Ne çok kabus vardı.. Ne çok hayal kırıklığı barındırdım göğüs kafesimin içindeki yumruk kadar kalpte.

Bağırmak istiyorum. Sesim çıkmıyor sanki konuşmak için gerekli kelimeleri unutmuş gibiyim.
Koşmak istiyorum. Kıpırdayamıyorum ayaklarım bedenimi taşıyamayacakmış gibi hissettiriyor. İşte o an, yavaş yavaş öldüğümü anlıyorum.

Bilmiyorum.

Bir ölünün hissizliğini taşıyorum üzerimde..

Babamın yazdıklarını okuyalı iki saati geçmişti sanırım ya da bilmiyorum. Zaman kavramı şu an benden oldukça uzaktı. Gözlerim yanıyordu. Bedenim daha ne kadar titreyip kasılabilirdi. Sırtım ağrımaya başlamıştı. Babamın odasındaydım. Duvara sırtımı dayamış öylece bakıyordum odaya, duvarlara, masaya, masanın üzerindeki aile fotoğrafımıza. Babamın kucağındaydım ve ağzımı açabildiğim kadar açmış Özgür'ün ağlamasına gülüyordum. Elimdeki viski bardağını yudumladım. Boğazım yanıyordu ama bu dert değildi. Canımın yanmasını istiyordum belki o zaman kalbim yanmazdı. Yanaklarım ıslanmıştı yine, yeniden ağlıyorum. Ağlamaktan nefret ediyordum. Acizlikten, güçsüzlükten, korkaklıktan başka bir şey değildi.

Rıfat amcayı aramalıydım. Olduğum yerden doğruldum sırtımdaki ağrı yüzümü buruşturmuştu. Sarhoş değildim çakırkeyif denilebilirdi bu halime ama dengemi kaybedip afallamıştım. Telefonumu bulduğumda rehberden Rıfat amcamın ismine dokundum.

Çalıyor, çalıyor, çalıyor... Avuç içlerim terlemişti.

"Özüm, kızım?" sesi pamuklar kadar yumuşacıktı.

"R-Rıfat amca..." sesim oldukça çatallı çıkmıştı. "Kızım iyi misin? Aramanı bekledim tüm gün." zarfta ne olduğunu biliyordu demek ki Rıfat amcam peki ya yazılanları biliyor muydu? "Kızım, Özüm?" amcamın sesi beni düşüncelerimden çekip aldı.

"Rıfat amca söyle bana o zarf neydi babam ne demek istedi?"

"Kızım bunları yarın konuşsak, sesin iyi gelmiyor senin için endişeleniyorum..." cümlesini bitirmeden bölmüştüm. "Hayır Rıfat amca ben iyiyim, yarını bekleyemem saatlerdir içim içimi yiyorken bir de sabahı bekleyemem. Yalvarırım Rıfat amca anlat, bilmek istiyorum, öğrenmek istiyorum. Babam sana sormam gerektiğini yazmış."
ısrarlarım sonucu karşıdan gelen derin bir nefes sesiyle kendimi duyacaklarıma hazırladım.

Masimaoropen Where stories live. Discover now