12

2.9K 133 36
                                    

"Hyung.."

Uçağa bindiğimizden beri bırakmadığı ellerimizi çekiştirdi. Bir yandan da heyecanlı bir şekilde etrafı inceliyordu.

Otel şehrin merkezine yapılmıştı. Bulunduğumuz yer giriş katıydı. Birçok kişi yarın akşam olacak toplantı için erken gelmiş, otel görevlileriyse onlarla ilgilenmenin yanı sıra hazırlıklarını bitiriyorlardı.

Alan çok genişti. Burası Kore'nin çok bilinen Kim Oteli'ydi. Köklü bir isimdi sonuçta.

Etrafımızdaki eşyalar yarı altındandı. Avize ise sanırım Jimin'i gerçekten etkileyen yapıydı. Dairesel şekillerin sarmal yapısında birleştirilmesiyle, uçlarına Kim Otel armaları işlenmiş ışıklıklar konmuştu.

"Hoş geldiniz Bay Min. Burada sizi de görmek büyük bir onur."

Resepsiyonist konuştuğunda nazikçe başımı eğmiştim. Ne diyebilirdim ki başka?

"En üst kattaki 7670 numaralı odanızın kartı efendim."

"Teşekkürler."

Uzattığı kartı alıp yanımdaki Jimin'i de sürükleyerek asansöre bindik. Asansör parlak gümüşle kaplıydı, aynalar ve geniş alanı çok hoştu.

En üst kata basıp kapıların kapanmasını bekledim. Asansör sesi duyulup kapılar kapandığında, etrafını merakla inceleyen minik bedenin dudaklarına saldırdım. Uçak boyunca gözü benim dışımda her yeri görmüş ve merakla bakınmıştı. Açıkçası odağı tek ben olmak istiyordum. Bencilce mi?.

"Hhmm.."

Mırıldanarak özlediğim dudaklara asıldım. Giydiği pantolondan belli olan kalçaları avuçlayıp kendime bastırdım. Alt dudağını dişleyip asansörün kenarına yasladım.

"Ahhm..-hm-m.."

Dilini benimkine sarıp saçlarıma ellerini dardırdığında inledim. Bana karşılık veriyor ve zevk alıyordu. O da beni özlemişti..

Pantolonun belinden elimi içeri sokup tenini okşadım. Yanağına kayan dudaklarımı büzüp öpücükler kondurdum. Göbek deliğini okşarken nefeslerimi kulağına vererek fısıldadım.

"Odak noktanın ben olduğumu unutmak yok Jimin.."

Başını sallayıp kızaran yanaklarıyle belini kırıp karnıma sürtündü. Başı asansörün kenarına yaslanırken kalçalarından onu kaldırdım. İki ayağını da belime sarıp kollarıma tutundu.

"H-hyung!."

Boynuna diş izlerimi bırakırken mırıldanıp ensemi tuttu. Yanağını saçlarıma sürterken kendini daha güçlü bana itiyordu.

Duyduğum asansör sesiyle Jimin'le birbirimizden ayrılıp kendimize gelmeye çalıştık. Üzerinde ucu kırışan penyenin düzelmesini sağlarken, Jimin karışan saçlarımı parmaklarının arasına alarak tarıyordu.

Kapı açıldığında - sonunda - ince ceketimi düzeltip yeniden birleşen ellerimizle odamıza ilerledik. Kapıyı kartla açıp Jimin'i yönlendirdim. İkimiz de girdiğimizde hemen kapıyı kapatıp kartı yerine taktım. Artık etraf aydınlanmıştı.

Oda pahalı eşyalar ve antikalarla süslenmiş, modern bir yapı işlenmiş gibi duruyordu. Yatak ise büyük - baya büyük - ve bembeyaz nevresimler konmuştu.

Ceketimi çıkartıp getirilmiş valizlerimizin yanındaki koltuğa koydum. Kazağımı da kollarımdan sıyırıp Jimin'in arkasından ona sarıldım. Kollarımın üzerine ellerini koyup onu yatağa taşımama izin verdi.

Yatağın üzerine uzanmasını sağlayıp üzerindekileri çıkarttım. Pantolonunun düğmesini çıkartıp fermuarını indirdiğimde bana hafif kızarmış gözleriyle baktı. Ve o kahvelerde gördüğüm tek şey istekti.

(Daddy)Kink By YoonMin 🎷Where stories live. Discover now