Böüm 25: Farkedemediğim Gölgeler

8.2K 415 23
                                    

"Sana kıyamam."

Dünkü konuşmalar hala kulaklarımda çınlıyordu. Çıkaramıyordum aklımdan, düşünmekten alıkoyamıyordum kalbimi. Rüzgar'ı durduran bir şey vardı. Duyguları benden aşağı değildi, bunu dün gece gözlerinde en yoğun şekilde gördüm, hissettim. Ama aklını bu kadar karıştıran neydi? Beni üzermiş, beni koruyormuş... Ne beni üzecek olan? Kimden, neyden koruyor beni?

Bahane olabilir miydi hepsi? Beni üzmemek için?

Hayır. Hayır, bu kadar iyi bir oyuncu olamazdı bunu kabul edemem hayır!

Gözleri yalan söylüyorsa bile, yüzüme çarpan nefesi yalan söyleyemez. Ben aşkı hissettim o nefeste. Bunları düşünmek istediğim için değil, hissettiğim için... Hayal değildi dün gece!

Ama pes etmeyeceğim Rüzgar'ım... Aşkımın peşinden, senin peşinden koşacağım. Ama yine de tüm bunlar için, olanları öğrenmek ve asıl senin korkularını silmek için dün akşamı hiç yaşanmamış gibi bir rafa kaldırmalıyım. Çünkü seni birazcık tanıyorsam, sen de öyle yaparsın.

Uyuşuk bir şekilde yattığım yerden kalkıp ayaklarımı yataktan sarkıttım. Ayak parmaklarımı hareket ettirip yaptığım salaklığa güldükten sonra terliklerimi giydim ve önüme düşen saçları geriye atıp yataktan kalktım. Banyoya girip hızlı bir duş aldıktan sonra hoş bir şeyler giydim ve kahvaltıya indim. Uzun süredir ailecek kahvaltı yapmıyorduk. Amacım tabiki babamla her şeyi unutup güzel bir kahvaltı yapmak değildi ama bazı şeylere ulaşmak için, dişimi sıkmak zorundaydım. Rol yapmak zorundaydım.

Alt terasa çıkarken sanki çok mutluymuşum gibi otuz iki diş gülümseyerek "Günaydııın" dedim. Umut'um sevinçle yerinden fırlayıp "Abla!" diye bağırıp boynuma atladı. "Birtanem!" derken onu kucağıma aldım ve tertemiz kokan saçlarına kocaman bir öpücük kondurdum. Ardından Umut'u yerine oturtup ben de kendi yerime oturdum. Babamın bir şey dememesi dikkatimi çekmişti. 

"Günaydın baba."

"Benden cevap almana gerek olmadığını düşünüyordum. Hani burada 'iskele babası'yız ya. Gecenin bir yarısı eve gelmeler, ben gitme..."

Sözünü kestim. Elini tuttum ve "Haklısın. Özür dilerim." dedim. Tam Eylül Çetin'lik bir davranış (!)

Tabağına sabitlenmiş gözlerini gözlerime çevirdi. Buna alışkın değildi. Ben de değildim gerçi.

"Ama artık seninle tartışmaktan yoruldum baba."

Gözleri Umut’a kaydı.

"O da her şeyin farkında. Yeter artık. Eskisi gibi olmak istiyorum."

İçten bir şekilde gülümsedi. "Ben de kızım, ben de."

Gülümsedikten sonra meyve suyumdan bir yudum aldım ve amacıma doğru ilk adımı attım. "Eee, o zaman biraz sohbet edelim değil mi? Mesela..." Yalan söyleyecektim. "... ben bu gece rüyamda annemi gördüm."

Yüzü asılmıştı.

"Dur ya, hemen üzülme." dedim gülümseyip tekrar elimi elinin üzerine koyarken. Umut’a baktım. O da önüne bakıyordu. Özür dilerim birtanem... "Birtanem, durun bir. Dinleyin. Çok mutluydu. Hani şiirleri çok severdi ya, yine şiir yazıyordu. Sonra beni görünce bana sıkı sıkı sarıldı ve hepimizi çok sevdiğini söyledi. Hatırlıyor musun baba, annem şiirleri çok severdi. En çok da Nazım Hikmet’i."

"Hatırlıyorum."

"Şiirler yazardı, bize hiç okutmazdı. O şiirler nerede acaba?"

"Bilmiyorum."

Nefes Bile AlmadanWhere stories live. Discover now