Bölüm 34: Gerçeklerden Bir Kesit

6K 312 13
                                    

Başım Rüzgar’ın omzunda, televizyonun sesi -ne dediğini algılayamasam da- kulaklarımda, gözlerimin yarısı açık, yarısı kapalı, uyumak ve uyumamak arasındaki titrek çizgideyim. Bir yandan uyuyunca şu an ki huzuru hissedememekten korkuyorum, bir yandan da gözlerimin kapanışını engelleyemiyorum. Aynı içimdeki sesin sorduklarını engelleyemediğim gibi. Bu küçük ses, içimi kemiriyordu sanki ama dile getirecek kadar büyük cesarete sahip değilim.

Eli omzumdan kalkıp yüzüme değdi ama tam dokunmuyordu. Hissediyordu sanki. Orada olup olmadığından emin olmak ister gibi ama dokunduğunda kaybolmasından korkarmış gibi. İçimin ürperişi uykumu kaçırmıştı iki saniye içinde. Elinin tersiyle, yüzümün yukarısından aşağısına kadar ne tam bir dokunmayla ne de dokunmamakla iniyordu. Gözlerimi kapayışım, vücudumu engelleme çabamdandı. En sonunda, boynuma indiğinde vücudumun iplerini artık benim elimden almıştı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Elini çektiğinde, yerini doldururcasına, açıkta bıraktığı şakağımdan öptü. “Bana şu üç gündür neler yapıyordun, bir bilsen.”

İçimi çektim. “Şu üç gündür kendime ne lanetler yağdırdım, bir bilsen.” Sesimin çıkıp çıkmadığından emin değildim. O kadar kısıktı ki, bir fısıldayış yanında çığlık gibi kalırdı. Sesimi bile duygularım ele almıştı. İçimde, vücudumun her hücresinde hissettiğim heyecan almıştı...

“Hala aynı şeyi düşünüyor musun?” dedi dudakları saçlarımın arasındayken.

Bahsettiği şeyi biliyordum. Onu zorlayıp zorlamamamdan bahsediyordu. “Hiçbir zaman bunu düşünmedim ki.” Evet, bu gerçekti. Aslında bana olan aşkından hiçbir zaman şüphe etmemiştim. Etsem babama o kadar kararlılıkla karşı çıkamazdım.

Çenemi sağ eliyle kavrayıp yüzümü kendine doğru kaldırdı. Bakışlarıyla karşılaşırım diye korktuğumdan gözlerimi kapattım. Ama hislerim tüm olanları görüyordu. Şu an baş parmağıyla dudağımı keşfedişini mesela. “Bana bak.”

Sesi nazik olduğu kadar, emrediciydi de. Ve baştan çıkarıcı. İtaat etmek bir zorunluluktu bu ton karşısında. Ben de emrine itaat ettim ve yavaş yavaş gözlerimi araladım. Tam anlamıyla açıldıklarında, gözleriyle buluştum.

Gözlerim gözleriyle dans ettikten sonra, dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı. Artık gözlerimi dudaklarından ayıramıyordum. Tek bir nefes mesafesi bırakmıştı aramızda ve nefsim kendini zorluyordu. Ama o bana istediğimi vermek yerine, büyüleyici sesiyle konuşmaya başladı. “Seni seviyorum...” Gözlerini gözlerimden ayırmadan iç geçirdi. “...ve bu, senin ısrarınla olmasını bırak, sen benim farkımda bile değilken başladı. Sen benim değilken. Sana bunu söylemem de, senin ısrarınla değildi. Olamazdı da zaten. Sen orada, ölü gibi yatarken daha yemin etmiştim, sana bunu söyleyeceğime. Çünkü, seni kaybedebileceğim ihtimalini tamamen unutmuştum, öncesinde. Her şerde bir hayır vardır sözüne bu olayla inanmaya başladım. O korkunç kazanın iyi olan tarafı, benim kendime gelmemdi. Sana bunu tabiki söyleyecektim; sadece, hak ettiğin bir yerde, hak ettiğin şekilde olsun istedim. Ama, o ana kadar bile yaşama garantimiz olmadığını hatırlattın sen bana ve ben de söyledim. Tüm bu olanlarda senin ısrarının hiçbir ilgisi yok. Çünkü eğer olsaydı, çok önceden söylemiş olurdum.”

Aynı başladığı kadar eritici bir ses tonuyla bitirdi söylediklerini. Bense şu an cevap vermeyi geçtim, adını bile zikredemezdim.

Dudakları, sonunda dudaklarımın üzerindeyken “Bunu sakın unutma. Her ne durumda olursak olalım...” Lafını beni öpüşü kesmişti. Birkaç saniye sonra tekrar kendini çok az çekti. “Nerede olursak olalım.” Aynı şekilde kesmeyi sürdürüyordu. “Seni her zaman seveceğim.” Ve final öpüşü, şimdiye kadarların en aşkla dolu olanıydı sanki. Sevgisini ispatlamaya çalışır gibi. Bende aşk’ımdan geldiği gibi karşılık verdim ve altında kalmadım. İlk defa, dilini dudaklarımın üzerinde hissediyordum ve bu çok acemi hissettirdi. Hiçbir zaman Kerem’e böyle bi izin vermemiş olan ben, şimdi bu izni Rüzgar’ıma hiç düşünmeden verecektim. Dudaklarımı aralamamla yasak bahçeye girmiş kadar heyecanla girdi ağzımın içine. Dilini dilimle buluşturdu ve küçük oyunlar yapmaya başladı. Tek yapabildiğim yüzünü ellerimin arasına almaktı. Ardından elimi saçlarının içine daldırmak.

Nefes Bile AlmadanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin