Bölüm 42: Kalbim Senden Vazgeçmez

7.1K 307 16
                                    

Bu bölüm final olacaktı. Çok uğraştım ama olamadı. Hem duygularım elvermedi hem de ben onları değil onlar beni yönettiği için finale gidemedik. Ayrıca çok beklettim. Ama bir sonraki bölüm finaldir ve finale yakışır bir bölüm olmasını istediğim için biraz uzun sürebilir gelmesi. Devamı olmasına rağmen geri kalanını sildim çünkü hikayeyi öldürmek istemiyorum. Hepinizi gerçekten çok seviyorum. İyi okumalar. :)

Bahadır Bey’i havaalanına bıraktıktan sonra Rüzgar’la İstanbul’a dönüş yolundaydık. Evet, olması gereken bizim uçakta, Bahadır Bey’in ise bu arabayla bu yollarda olmasıydı ancak bunu Rüzgar’dan ben istemiştim. Onunla araba yolculuğu yapmayı, kendi Rüzgar’ım yanımdayken camdan rüzgarı hissetmeyi, onunla şarkı söylemeyi ve uzun, huzurlu bir yolculuk yapmayı çok özlemiştim. Saçlarımı geriye savuran rüzgar, düşüncelerimi savurabilecek kadar güçlü olamamıştı ama ne yazık ki. Geçmişle yüzleşmiş ve Rüzgar’ı yanıma kabul etmiştim. Peki ya babam? O ne olacaktı? Umut... Bu durumdan şüphesiz en çok etkilenen o olmuştu.

Gecenin karanlık yüzü gökyüzünü ele geçirmeye çalışırken saat henüz 17:14’ü gösteriyordu. Havanın bu saatte kararmaya başlaması, camında çok uzun süre açık kalamayacağını avaz avaz bağırıyordu. Camı kapatıp kendimi Rüzgar’a doğru döndürdüm ve başımı koltuğuma yasladım. Gülerek onu izlerken bir anda gözlerimizin buluşması beni şaşırtmıştı. Ama bu defa onu izlemekten utanmamıştım.

Duvarlar örmüştüm kendime. Acılardan saklanmak için inşa ettiğim, üç yıl boyunca her gün düşüncelerim ve kırgınlığımla üzerine bir tuğla daha eklediğim, buzdan devasa bir duvar. İşe yarıyor zannederken sadece kendimi kandırmışım. Çünkü acılar güçlü maddeleri bile hiçe sayıp hiç eksilmeden o buzdan duvarların içinden geçebilirmiş. İnsanlar o duvarı geçmeyi bırak ulaşamazlarken acılar bunu yapabilirmiş. Ben bunu üç yıl sonra senin gözlerine ilk baktığım anda anladım, bitanem. Zaten o an duvarlarım yerle bir olmuştu. Enkazın altında kalan kalbim, senden bir yardım bekliyordu.

Düşüncelerimden habersiz “Keyfin yerinde bakıyorum.” derken çarpık bir bakış attı. “Tabi, bu kadar yakışıklı birini kessem, benim de keyfim yerinde olurdu. Tanrı bir yakışıklı yaratayım diye düşünmüş ve sonuçta ben meydana gelmişim.”

Koca bir kahkaha patlatmadan önce dudaklarımın arasından “Dedi bay ego.” cümleleri çıkabilmişti.

“Yalan mı şimdi, güzelim?” derken, övgü beklediği apaçık ortadaydı.

“Tanrı bu yakışıklıya sahip bir kız yaratayım demiş ve meydana ben çıkmışım.” derken gözleri yine gözlerimle buluştu.

“Evet” diyerek bu kelimeyi uzatırken dudaklarını bana doğru uzattı ama elimi yüzüne koyarak başını cama yönlendirdikten sonra bağırmaya başladım.

“Sen benim kazadan sonraki tramvamı çabuk unutmuşsun bakıyorum! Önüne bak hemen!” dedikten sonra yaramazlık yapan küçük, afacan bir çocuk gibi dudaklarını birbirine bastırdı ve gözlerini kocaman yaptı. Tekrar gülmekten kendimi alakoyamadım ama bu seferki çok içten bir gülüş olamadı çünkü aklıma yine babam düşmüştü.

“Rüzgar?” derken doğruldum.

“Mmm?” derken bu defa bakışlarını yoldan ayırmamıştı.

“Ben sanırım babama gideceğim,” düşüncesini merak ettiğim için bunu soru sorarmış gibi bir ses tonuyla demiştim.

Bir anda bakışlarını bana çevirdi. Yüzündeki şaşkınlığı anlayabilmek için çok zeki olmaya gerek yoktu. “Ciddi misin?”

“Evet. Sanırım yüzleşmem gereken bir tek o kaldı.”

“Ne karar verirsen ver, arkandayım.” derken yüzü kaskatı kesilmişti.

Nefes Bile AlmadanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin