20˚ Zenginin hali başka

10.4K 758 344
                                    

SEREBRO- Mi Mi Mi




TAEHYUNG

Hayatım boyunca doğru düzgün bir sevgilim, hatta platoniğim bile olmamıştı. Elbet beğendiğim kişiler olmuştu fakat hiçbiri ciddi değildi. Bu yüzden de Jeongguk genel olarak bana tuhaf geliyordu. Onun varlığı bile tuhaf hissettiriyordu çünkü hayatım boyunca gerçekten hoşlanıyorum diyebildiğim ilk kişiydi o. Bunun da üstüne daha iki gündür birlikte olsak da çoktan sevişmiştik ve kendileri ilişkimizi ciddiye bindirmek istiyordu.

"Jeongguk, cidden gerek yok—" Diye başlasam da ağzıma kapanan el ile susmak zorunda kalmıştım. Kaşlarımı kaldırıp ona baktığımda şapşalca gülümseyip elini çekmişti. "Sen öyle düşünebilirsin ama bence var. Sana benim için ne kadar ciddi olduğunu göstermek istiyorum işte." Demişti. Derin bir nefes alıp gözlerimi kaçırdığımda ellerini yüzüme götürüp ona bakmamı sağlamıştı tekrardan.

Öylece bir şey demeden bana bakarken istemsizce gülümsemiştim. O çok güzeldi. Aynı zamanda da gerçek olamayacak kadar iyiydi. Mükemmeldi kısacası ve benim gibi birine bakıyor olması bile büyük bir mucizeydi. Şanslıydım. Benim olduğu için şanslıydım.

Alnını alnıma yaslamıştı yavaşça. "Senden çok hoşlandığımı biliyorsun değil mi?" Dudaklarıma doğru fısıldayışıyla kıpırdanmıştım. Gözlerimi kapatıp başımı salladıktan sonra dudaklarını çenemde hissettim. "O zaman izin ver de senin için bir şeyler yapayım." Demiş, bu sefer de yanaklarıma bastırmıştı dudaklarını. Tüm tüylerim diken diken olurken kuruyan boğazımı düzeltmek adına yutkundum. Üzerimde parmağımı basamadığım bir etkisi vardı ve bu hoşuma gidiyordu.

"Peki tamam. Gidelim o zaman ama her şeyi sen ödemeyeceksin." Deyip gözlerimi açtığımda otuz iki diş gülümseyişini gördüm. Öyle bir bakıyordu ki sanki dünyanın en güzel haberini vermiştim ona. Gözleri parıldıyordu ve bu kıkırdamama sebep oldu. "O zaman toplan da gidelim!" Kollarını belime dolayıp bir tur etrafında döndürdüğünde kollarımı sıkıca boynuna doladım. "Nasıl hemen gidiyoruz ya? Bunun uçak bileti var osu var busu var." Gözlerim kocaman açılmış ona bakıyordum.

"Ne zaman kabul edeceğini bilmiyordum, ben de bugün ve yarın Avusturalya'ya olan tüm uçakların biletlerini aldım." Demişti. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Zenginin hali başka tabii."

+

"Üf Jeongguk senin yüzünden kaçırıyorduk uçağı neredeyse." Homurdanarak kemerimi taktım ve dudaklarımı büzdüm.

"Ama sevgilim, bak kaçırmadık." Dediğinde gözlerimi devirip ona baktım. Jeongguk hazretleri ve duty free macerası yüzünden neredeyse uçağı kaçırıyorduk. Neymiş efendim, beyefendinin uçakta ölüp kalmaması için jelibonlara ihtiyacı varmış. "Cidden şunlara ihtiyacın var mıydı? Sakın yanında gazlı bir şey içme." Dedim elimle anında kucağına yaydığı jelibon paketlerini gösterip. Sırıtıp omuzlarını silkmekle yetindiğinde nefesimi burnumdan verip koltuğuma yaslandım.

Şansıma, koridor tarafına kimse oturmamıştı. Jeongguk hiç bir merhamet göstermeyip cam kenarına yerleştiği için başta bir miktar stres olsam da zaten son gelenler bizdik, bu yüzden yanıma kimse gelemezdi. Zaten pilot çoktan anonsa başlamıştı bile.

"Anlamadığım tek şey neden kimseye haber vermedik biz giderken?" Yüzümü buruşturup ona baktığımda ağzına tıktığı jelibonlar yüzünden şişmiş yanaklarıyla bana baktı. Bir kaç saniye düşündükten sonra omuzlarını silkip jelibonlarına geri dönmüştü. "Hayır yani sen takmıyorsun ama Jimin çok merak eder beni. Bensiz uyuyamaz ki o." Dudaklarımı büzmüş, kollarımı kavuşturmuştum. Eminim ki Jimin meraktan ölüyordur şimdi. Sırf Jeongguk kimseye haber vermeden gidelim dediği için ona haber verememiştim ve içi içimi yiyordu. Yani çok değil ama biraz. Hem ne yapayım? Avusturalya'ya bedava gidiyorum şurada, Jimin'i mi düşüneceğim her dakika?

PAYBACK. ⠀⠀[ YOONMIN ]Where stories live. Discover now