3.Bölüm: "Harabenin Küllerinden Doğan Canavar"

6.1K 292 163
                                    

"Seni içten içe çürütenlerden güç almaya başladığın zaman karşında durabilecek hiçbir şey olmadığını görürsün.Ay Güneş'in yerini doldurduğunda kabuslarının yuvası olan şeye,geceye hükmedebilmek...İşte o zaman ıssız sokaklar evin,karanlık ruhunun koruyucusu olur."

The Reckoning-UNSECRET,Matthew Perryman Jones

3.Bölüm: "Harabenin Küllerinden Doğan Canavar"

Ne hissettiğimden emin değildim. Oysa şu anda kötü olan her şeyi,en azından birini bile hissetmem gerekmiyor muydu?Belki de duygularım öyle bir yoğunluğa ulaşmıştı ki,zihnimi tamamen bastırarak neyin doğru neyin yanlış olduğunu ya da ne hissettiğimi anlamam konusunda bile bana engel oluşturuyordu. Yoğun duyguların her zaman büyük felaketler getirdiği doğruydu. Fakat bu duygunun ne olduğunu kestiremeden öylece süzülmek...Bunun benim için iyi bir şey olduğu da söylenemezdi,çünkü şu anda mantığıma gerçekten ihtiyacım vardı.

Zihnimi kuşatan duygular,adeta bana işkence eder gibi o görüntüleri gözlerimin önüne getirip duruyordu. Anıların yavaşça akıp gittiği o nehir ve aniden damlayan ve sonrasında tüm nehri kirleten o kan damlaları...Ölüm hiçbir zaman veda etmeye izin vermezdi. Yaşanırdı ve sizi ardında bıraktığı ve hayatınız boyunca taşımak zorunda olduğunuz ağırlıklarla bir başınıza bıraktı. Şimdi o ağırlıklar benim bileklerime bağlanmıştı ve beni ayağa kalkmaya çalışmaktan alıkoyuyordu.Hem fiziksel olarak hem de duygusal olarak.

Göz kapaklarım yavaşça gözlerimin üzerinden kayınca zihnimdeki cehennemden sonra beni karşılayan şey dakikalardır,belki de saatlerdir içinde oturduğum su birikintisi olmuştu. Yutkundum,ama boğazımda tıkanıp kalan bir şeyler vardı. Anıların beslediği ve bir türlü sindirilemeyen acılar...O acılar benim boğazımdaydı,göz yaşlarımın takip ettiği yolda,beynimde,kalbimde,ruhumda,her yerimdeydi.

Göz yaşları ise bir süre sonra anlamını yitirmişti.Ağlamak nefes almak gibi geldiği gün ağlamayı da bırakırdınız. Benim birkaç gün önce yaptığım gibi.

Ellerimi küvetin iki yanına sabitleyip kalkmak için harekete geçeceğim anda bundan vazgeçtim,zaten bunun için gücüm de kalmamıştı. Fakat tam o anda çalan zil beni bunu yapmak zorunda bıraktı.Zaten yaklaşık iki haftadır da böyle yaşıyordum. Zorunda olarak.

Eda'nın geleceğini bilmeme rağmen biraz olsun rahatlamak amacıyla buraya gelmiştim ama şimdi daha da dibe batmış bir halde ayrılıyordum. Üzerime sardığım havluyu daha sıkı bağlamaya çalışırken zil bir kez daha çalındı. Bu sırada başımı kapıya doğru çevirince aynada kısa bir an kendimle göz göze geldim. Yorgun,hatta tam anlamıyla bitik görünüyordum. Eda beni bu halde gördüğü zaman çok kızacaktı.

Hızlı adımlarla kapıya ilerledim ama evin tüm pencerelerini açık bıraktığım için kapıya gidene kadar titremeye başlamıştım. Kapıyı açtığım gibi Eda'yı karşılamadan salona yürüdüm ve adeta nefesimi kesen soğuğu engellemek için pencereleri sırayla kapattım. Bu sırada Eda da derin bir nefes bırakarak sırt çantasını tekli koltuklardan birine bırakıp onun yanındaki L şeklindeki koltuğa yayıldı. Merdivenleri tırmandığı için her zamanki gibi nefes nefeseydi.

MAVERA | ANAMORFOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin