8.Bölüm: "Gerçek Olmak"

4.1K 241 1K
                                    

"Uğruna vazgeçtiğin şeyler seni sen yapar,var eder. Tıpkı muma asıl işlevini kazandıran şey olan ipinin yanması gibi.

Benim var olmam için de ruhumdan bazı parçaları ateşe vermem gerekti. Fakat o ateş beklemediğim yerlere sıçradı,tüm bedenimi sardı,beni büsbütün yok etti."

Numb-Linkin Park
Hook,Line&Sinker-Royal Blood

8.Bölüm: "Gerçek Olmak"

Zihnimin içinde hayatımdaki insanlar için ayırdığım bölümler vardı.
Anıları,hayal kırıklıklarını,duyguları ve yüzlerini saklardım o odacıklarda. Tam anlamıyla tanımadığım bir insan için bile kesin ifadeler olmasa da birçok şeyle doldurabilirdim o boşlukları. Çünkü tahminler bile o kişiyi tanımak için yeterli olmasa da aslında oldukça şey ifade edebilirdi.

İnsanların oldukça karmaşık varlıklar olduğu düşünülür,fakat durum tam anlamıyla böyle değildi. Bedensel olarak her şey yönetici bir organa bağlıydı. İnsanı çözmeye çalıştıkça daha da kaybeden şey duygulardı. Zaten öyle olmasaydı da hayvanlardan hiç farkımız kalmazdı. Bizi biz yapan şey duygularımızdı ve az önce bahsettiğim kafamın içindeki dünyada insanlara dair en çok buna yer vardı. İnsanlar ve acıları. İnsanlar ve kayıpları. İnsanlar ve hayalleri. İnsanlar ve gözyaşları...

Peki şu anda karşımda duran adam?

Ona ayırdığım bölüm izbe ve karanlık bir sokak gibiydi. Yalnızlığa sımsıkı sarılan boşluk,çevresine öyle güçlü bir hakimiyet kurmuştu ki,onun hakkında elde ettiğimi düşündüğüm her şeyi sertçe savuruyor,benliğini kirletmeme,onu doldurmama izin vermiyordu.

Kafasında dönen çarkların arasında dolaşan sinsi canavar,gözlerinde canlanan yanardağı canlı kılıyordu. Bu kez oyun yoktu,bu kez oyunculuk da yoktu. Şimdi karşımda gerçek Arkın Kaner Erez duruyordu ve ben bu gerçeğe oldukça hazırlıksız yakalanmıştım.

Yüzüme doğru daha da eğildi ve gözlerime baktı. Sanki gerçek Adelin'i,ruhumda kilitli bir kutuya kapattığım düşünceleri okumaya çalışıyordu. Bu kez rolleri değiştirmiş olmalıydık.

"Seninle ilk karşılaştığımız günde bile ne kadar tehlikeli olduğunu anlamıştım. Kafanda kurduğun dünyanın içinde o kadar çok şey dönüyordu ki,çevrende olup biteni anlamlandıramadın bile."

Kaşlarımın çatılmasının zamanın üzerine bıraktığı her bir darbe izini kusursuz bir dikkatle takip etti. Hala neyi görmeyi umduğunu bilmiyordum. Şu anda karşısında,onun mekanındaydım ve iki yanımda beni sımsıkı tutan adamlar vardı. Bu belki de duygusal bir savaştı. Çünkü bakışlarımızın birleştiği soyutlukta,geçmişi ve şu anı bağlayan kırık dökük bir köprü vardı. Ve bu köprü üzerinden geçip giden her duygunun içinde görünmez bir intikam hazzı geziniyordu.

"Neyi anlamlandırmam gerektiğini bilmiyorum. Kendi kafamda kurduğum dünyada kaybolduğumu iddia ediyorsun ama aynı şeyi sen ve arkadaşların için düşünüyorum. Çünkü benim bir boktan haberim yok ama siz tüm bunları planlayan benmişim gibi davranıyorsunuz."

Şaşkınlığımın bedenimi nasıl terk ettiğini anlayamamıştım bile. Sesim netti,içinde hiçbir duygu barındırmıyordu ve bunun için kendime minnettardım.

Alayla savurduğu nefesin ardından biraz geri çekildi ve bana baştan aşağı baktı. Gözleriyle bedenime dokunduğu her noktada garip uyuşmalar bırakıyordu. O an şaşkınlığımın hala benimle olduğunu anladım. Sadece bunu beynimden tamamen atarak bedenimle buluşturmuştum. Üzerimdeki uyuşmanın sahibi yalnızca oydu,fakat dudaklarımdan dökülen kelimelerde ve gözlerimde açıkça bir baş kaldırış ve savunma vardı.

MAVERA | ANAMORFOZWhere stories live. Discover now