3.Bölüm: KARGA

83.9K 5.2K 4.2K
                                    




Christina Aguilera - Castle Walls



3. Bölüm: KARGA

Yaşam bir labirentti. Varoluş nedeni olmayan biz fani insanların yaşadığı bir labirent. Kendimize göre büyük yaşamlarımız ve aslında bir toz tanesinden büyük olmayan bir andık. Dünyadan öyle hızlı gidecektik ki hiçbir şey anlamayacaktık. Biz sadece büyük dünyanın, milyarlık yaşamında gelip geçen ve nesli tükenecek olan basit canlılardık. Kendimizi fazla abartıyorduk ama gerçek buydu, toz parçası.

Elimdeki, kaçıncı olduğunu bilmediğim sigarayı söndürdüm. Gözlerimi yumdum, yumuşak müziğe kulak verdim. Burada zaman geçmiyordu sanki zamanın dışında bir yerdeydim ve burada zaman farklı işliyordu. Tam dört gündür buradaydım ama sanki çok daha fazla gibiydi.

Bu dört günlük süreçte hiçbir ilerleme kaydedememiştik. Henüz onunla bir seans bile gerçekleştirememiştik. Ağır bir vakaydı, düşündüğümden çok daha ağır. Ona ulaşamıyordum, çok uzaktı.

Yeni bir sigara yakmadım, elimdeki kitabı bıraktım. Gözlerim yine ağır olan havada gezindi. Burada hiç güneş açmaz mıydı? Hep bir kasvet, hep bir hüzün hâkimdi.

Odamdan çıktım, aşağı kata indim. Sonra onu gördüm, salonda oturuyordu ve bugün siyah bir elbise giyinmişti. Arkası bana dönüktü, şömineyi izliyordu öylece.

"Kızma bana, yeter artık." Kendi kendiyle konuşuyordu, hayır hayalî arkadaşıyla konuşuyordu. Birden irkilerek hızla arkasına döndü Karmen, beni gördü. Çok sessizdim birden nasıl hissetmişti beni?

"Merhaba Karmen." Kafasını önüne çevirdi cevap vermeden. Yanına oturdum teklifsizce.

Kısa elbisesi pürüzsüz bacaklarını açıkta bırakmıştı, ipeksi saçları çıplak omuzlarına dökülüyordu ve şöminenin kızıl ateşi yavaştan yüzüne vuruyordu. Bu lanet hastalık tanrının ona verdiği güzelliğin bedeliydi şüphesiz.

Varlığıma bir tepki vermedi, karşıyı izlemeye devam etti, gözünü bile kırpmıyordu hatta; nefes aldığının göstergesi olarak göğsü dahi hareket etmiyordu. Karmen şizofreninin birkaç çeşidini de aynı anda yaşıyordu, daha neler göreceğimi merak ediyordum. Kullandığı ilaçların dozu ona ağır geliyordu ancak doz hafifletilemeyecek kadar da ileriydi durumu.

"Nasılsın bugün?" diye direttim ve sonunda bir tepki vererek omuz silkti. Bakışlarını yüzüme çevirdi çok ağır hareketlerle.

"Aynı."

"Yorgun görünüyorsun."

"Yorgunum."

"Seni yoran ne?" Cevap vermedi. "Yüzün soluk duruyor." Genel olarak soluk duruyordu göz altları koyu ve çöküktü çoğu zaman. Her yerinden kalktığında da kısa bir an baş dönmesi yaşıyordu, kansızlık olabilirdi. Vitamin takviyesi de vermek istiyordum ancak tahlil için bile çıkması zor gibi görünüyordu.

Sessizliğine dayanamayarak tekrar konuştum. "Karmen, sen hastalığını kabulleniyor musun?" Aslında bu önemli bir noktaydı.

İtiraz etmesini bekledim, hasta değilim demesini bekledim çünkü çoğu hastam bunu söylerdi. Gördükleri şeylerin gerçek olduğuna inanırlardı ve hasta olduklarını inkâr ederlerdi. O ise sadece gözlerini açtı, bana baktı.

"Kabulleniyorum." Bunu kendi inandığı için değil, beni inandırmak için söylemişti.

"Peki tam olarak ne görüyorsun? Kimi veya kimleri görüyorsun?" Derin bir nefes aldı, göğsü yavaşça şahlandı ve indi.

KALINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin