4. Kâbus

7.7K 508 66
                                    

Medya : Alec (Marc Schulze)

°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°

  Önce sesler bulanıklaştı, sonra sesler tamamen kesildi, etraf karardı.

  Gözlerimi açtığımda nerde olduğuma baktım. Burası okulumuzun bahçesiydi. Benim burda ne işim vardı ki?

Yurda geri dönmeye karar verdiğimde arkamdan gelen çok yüksek sesle yere çöktüm. Kulaklarım ağrırken başımı ellerimin arasına aldım. Bomba patlamış olmalıydı. Bu kadar yüksek sesin başka açıklaması olamazdı.

Bu kadar çok insan ne ara gelmişti bilmiyorum ama bahçe çok kalabalık olmuştu. Herkes konuşuyordu. Rüya ve Işıl'ı görememiştim.

Işıl'ı ve Rüya'yı aramak için kafamı bir o tarafa bir bu tarafa çeviriyordum. Onlar benim arkadaşlarımdı. Diğer insanlar da en az benim kadar telaşlılardı.

  Bahçeye öğretmenler de doluşmuştu. O an Alberta'yı gördüm. Dövüş sanatları hocamızı. Etrafta bağırıyordu. Ancak etrafta çok ses olduğu için, ne onu anlıyordum ne de bir başkasını. Ağızından okuduğum kadarıyla 'Bulun onu' diyordu sanırım.

  O ân bir şey oldu. Belki de hayatımda yaşadığım o garip dakikaları anlatmam imkansızdı.

Bahçenin etrafında gezinen bir kız,
"Rüya, Işıl nerdesiniz?" diye bağırıyordu.

  O kız ,bendim. Evet, belki de bunun mantıklı bir açıklaması olamazdı ama bendim. Ben etrafta dolanarak
Rüya'yı ve Işıl'ı arıyordum.

  Üstümdeki şokun etkisini bir nebze olsun atabildiğimde, Kendime doğru yürüdüm.

"Şey sen kimsin?" ağzımdan çıkan kelimeler bu kadardı. Beni duymadığını sandığımda omzuna dokunmaya çalıştım.

  Elim kızın, yani kendimin içinden geçerken şaşkınlıkla baktım. Hayır, birileri bana şaka falan yapıyor olmalıydı. Kız beni hissetmedi, ki zaten hissedemezdi elim içinden geçmişti.

Sonra dönüp yürüdü, yürüdü. Benim içimden geçerek. Sanırım görünmez olmuştum. Eğer ormandan bir ses daha gelmeseydi, herhalde insanlara kendimi gösterme çabalarıma devam ederdim.

Bu seferki ses silah sesiydi. Tüm öğrencilerin bu sesle kaçmaları gerekirken, çoğu öğrenci sesin geldiği yöne doğru gitmeye başlamıştı bile.

  Biraz ilerde bizimkileri görünce sevindim. Ama aralarında ben yoktum. Belki beni duyarlar umuduyla onlara seslendim ama duymadılar.

Işıl ve Rüya oradalardı. Yanlarında ise tanımadığım bir çocuk,geçen gün kantinde Rüya'yla konuşan çocuk, Alec, Çağrı ve tanımadığım bir kaç öğrenci daha vardı. Bir kız sarı dalgalı saçlıydı ve aşırı beyaz tenliydi mesela. Çok güzeldi.

  İçlerinden birisi "Takımı kurduk," dedi.
Daha birşeyler söyleyeceğe benziyordu ama sözünü Işıl kesti.
 
"Alya yok. Her yere baktık ama bulamadık." dedi telaşla. Ne kadar ben burdayım diye bağırsam da kimse duymuyordu.

Yine bir şey oldu. Ama bu sefer ki daha değişikti. Sanki birden ormanın içine sürüklendim. Yer değişti. Bu sefer kimi izleyeceğimi merak ederken yine kendimi gördüm.

Ben, çok korkunç beyaz maskeler takmış adamların karşısında duruyordum. Maskeleri öyle korku maskeleri falan değildi. Sanki, doktor maskelerinin daha da korkuncuydu. Belki de küçüklüğümden beri doktorlardan korkmamdan kaynaklanıyor da olabilirdi tabi.

CANAVAR OKULUDonde viven las historias. Descúbrelo ahora