Bartu

747 5 0
                                    

Kolunu öne doğru uzattı. Robert avına yaklaşan bir kaplan gibi yavaşça hareket etti ve Bartu'nun kolunu Kara Lahit'in üzerine getirdi. Bir bıçak yardımıyla çocuğun derisini ikiye böldü. Sıcacık kan Kara Lahit'in içine düştü. Bartu gözlerini kapattı, hiçbir şey olmamıştı. ''Nasri'yi bul!'' dedi Robert ve Bartu'yu bıraktı. Bartu ''Ne!'' der demez mekân değişiverdi ve gözlerini açtığında ise İskenderiye Kütüphanesi...

İskenderiye Kütüphanesi hakkında en genel bilgi kütüphanenin yakılıp yıkıldığı... Bin yıllık tarih yok edilmiş... Belki de, kütüphane günümüze ulaşsaydı, bugün insanlığın içine girmiş olduğu inişli çıkışlı dönemler yaşanmayacaktı. Yaşama dair bütün bilgiler kaybolmuştu.

Ama Bartu müstesna... Kardeşliğin soyundan gelenin kanı her türlü kapıyı açmaya muktedir... O kadar ki bütün kapıları kapatmaya bile gücü yeter... O yüzden yüzyıllar boyunca kapalı olanı açabildi. Bu güç ona atalarının bahşettiği bir ödüldü.

Kütüphaneyi keşfetmek üzere yola düştü. Atalarının mirası tam karşısındaydı. ''Bilim bizi tanrıların gazabından kurtarır,'' yazan bir mekâna giriyor olması garipti. Kabaca bir yokladı ortamı, kimi ararsa orada...

Öklid bir köşede eseri Elementler üzerinde çalışıyordu. Başını çevirdi, diğer köşede Arşimet oturmuş kim bilir ne düşünüyor, neyi hesaplamaya uğraşıyor! Azıcık yürüdü içlere doğru. Sütunun oradan kafasını uzatınca biraz ürktü. Adamın teki bir kafatasını yarmış beyni inceliyord Herofilos ve daha kimler kimler...

Tarihin en gizemli, en eşsiz kütüphanesinde çalışıyordu bu gördüğü isimler ve daha fazlası... Matematiğin, fiziğin, tıbbın, astronominin ilk adımlarına şahit oldu, buraya o dönemde ayak basabilenler... Bir de Bartu...

Ama vandalizmi devam eden din kültürü, kutsal kitapların değinmeye gerek bile görmediği gizemleri açıklayan on binlerce eseri sağ bırakamazdı. Bırakmadı da! Gözünü kırpmadan yaktı... İnsanlığa da sadece adı ve ''Yakılmasaydı şu an kim bilir nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk?'' merakı kaldı. Neyse ki Bartu bu sorunun cevabını fazla düşünmek zorunda kalmayacaktı. Bir adam çıkıverdi karşısına... Kütüphaneci... ''Kitap derler bana. Sami dillerde. Doğum yerim doğa. Anam doğa. Babam insan. Bir anlamda. Bir başka anlamdaysa, onu ben yarattım. Bir maymunsuydu daha, ben olmasaydım. O da beni yarattı. Yazdı. Ama yaktı da,'' dedi.

Kütüphaneci kalın ve gür bıyıkları olan biriydi. Bunun yanında saçlarının bir bölümü beyazlamış, yüzündeki gülümsemeyi hiç bırakmayan bir insan edası çiziyordu. Gözleri kahverengi... Mutlu olduğunda kadifeye benzeyen sesiyle öyle bir seslenirdi ki sesini duyanların kulağının pasını silerdi.

''Nasıl yok oldu?'' diye sordu Bartu birden, ihtişamın karşısında eriyip gitmişti. Sorunun cevabını ona doğru yaklaşan Kütüphaneci'den aldı. Önce ''Ben de sizi bekliyordum efendim,'' dedi Bartu'nun önünde eğilerek. Sonra ''Her şey cevap bulacak efendim,'' dedi ve bir el hareketi ile Bartu'ya gelmesini işaret etti.

Matematik bilgini Öklid, mekanik bilimci Arşimet, tıp bilimci Herofilos, gökbilimci Eratosthenes, Batlamyus gibi birçok isim kütüphanenin içinde halen çalışmaktaydı. Yaklaşık yüz elli bin cilt el yazması eser ve geniş bir çalışan kadrosuna sahipti kütüphane. Eserler papirüslere yazılarak rulo şeklinde saklanıyordu.

Yunan, Akdeniz, Ortadoğu, İran gibi medeniyetlere ait el yazması eserlerin Yunanca çeviri ve kopyaları burada hazırlanıyor, kütüphane aynı zamanda yayımevi görevi de görüyordu. Mısır'a giren her eser kütüphaneye getirilip bir kopyası alınmadan sahibine verilmezdi. Öte yandan yurtdışına gönderilen çalışanlar başka ülkelerden kitaplar getirir, böylece kaybolma riski olan bütün bilimsel kitaplar güvenli bir yerde toplanmış olurdu.

Gül Yangını | Azer'in YükselişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin