Taha

832 8 0
                                    

Okuldan geldiğinde annesi bir sürpriz olduğunu söyledi. Fakat o kadar açtı ki annesinin söylediği sürprizi düşünmeye vakti kalmadı. Koşa koşa mutfağa girdi, mutfak bomboştu. Şaşkın bir şekilde salona girdi. Birden salondaki uzun, kahverengi, ağaç kabuğu desenli fakat üstündeki çiçekli örtüden üstü görülmeyen ve üstünde uzun zamandır yemek yemediği masaya bir göz attı. O sırada sandalyede bir kız vardı. Saçları iki yandan toplanmış, gözlüğü olan, ayrıca kumral saça sahip, renkli bir T-shirt giymiş ve altında yırtık kottan bir şort vardı. Ona yaklaştıkça o tatlı sesini ve o şeker gibi olan kokusunu hissetti. Kısık ama şaşkın bir sesle ''Bade bu sen misin?'' diye sordu. Tatlı ses dönüp ''Taha!'' dedi. Aynı anda Taha onun Bade olduğunu fark etti. Annesi ''Sürpriz iyi mi?'' diye sordu. O da tabii ki ''Hayır hiç güzel değil!'' diye şakalaştı. Sonra ''Dermişim! Bayıldım!'' diye güldü ve kısa bir sürenin ardında masaya geçildi.

Bade ve Taha'nın ailesi masada sohbet etti ama ne sohbet! Anneleri susturamadılar! Sanki çok önemli şeyler konuşuyorlarmış gibi... Sonunda sustular. Herkes yemek yemeye koyuldu. Yemekler bitmiş, tabaklar toplanıyordu. Herkes çok mutluydu. Taha yüzündeki afacan gülümsemeyle göz gezdirirken Bade'nin yemeği hiç kalmamıştı. Aynısı onun için de geçerliydi fakat karşısında oturan Selen'in tabağı olduğu gibi duruyordu. Bir de onların üstüne üstlük çöpe döküldüğünü görmek kalbini kırdı Taha'nın. Tabağındaki tavuğun yanmış siyah olsa da müthiş olan kısımları, çocuklara yararlı olan yağları, pilavına döktüğü ve gözünün önünde parıldayan yoğurt ile altındaki sırasıyla her tanesinin kontrol edildiği pilava yazık oldu. Bade'nin bir sonraki gelişinde yemek sonunda Selen'in tabağında hiçbir şey kalmadığını görmek Bade ve Taha'nın içini rahatlatmıştı. Ve uyandı.

Koltukta mal gibi oturuyordu, elinde sigara... Kimse yoktu yanında, yalnızdı. Beyninde binlerce düşünce... Gece kim bilir saat kaç... Gazete başında yemek tariflerine bakıyordu saatlerdir boş boş. Gazetenin köşesine iliştirilmiş ''Çivi Yazılı Tablette Bulunan 4000 Yıllık Babil Yahnisi Pişirildi!'' adlı bir yazı dikkatini çekti. 80'lerin popüler şarkısı Walk Like an Egyptian'ı hatırladı birden. Mısırlı gibi yürümek güzel olabilirdi ancak kil tabletlerde keşfedilen tariflere göre iş yemeğe gelince antik Babillileri örnek almak gerekiyordu. Mezopotamya mutfağını içeren yemek kitapları hali hazırda var olsa da akşam yemeği menüsünü, üzerinde tarifler olan çivi yazılı kil tabletlerden almak son derece otantik bir seçimdi Taha için. Gözlerini sağ tarafa odakladı. Başlığın altındaki kaynakça gözüne çarptı: Open Culture. 25 Haziran 2018.

Kulağındaki kulaklığı çıkardı. Ses yoktu çünkü. Müzik durmuş, kulaklık kulağında kalmıştı. Alkol almamıştı ama kafası güzel olmuştu. Derken bir melodi geldi uzaklardan. ''Acaba!'' dedi ve derin bir iç çekti. Bilgisayarda bir internet sayfası açık kaldı da oradan mı geliyordu bu titrek ses? Çünkü gece saat kaç kim bilir... İn cin top oynamalıydı bu zamanlarda. Ama bir pislik vardı işte işin içinde. Ve sonra nedense açık olan camdan dışarı bakmak geldi aklına. Sigarasını yaktı. Ve kulaklığı çıkarmak... Aynı hayal ettiği gibi dışarıdaki manzara... Elektrik direklerinden sarkan ipler bir sağa bir sola uçuşuyordu. Normalde bomboş olması lazımdı ama yolun kenarında bir araba duruyordu. Farları açık, keza motoru da... Ve gece saat kaç... Ses ise gündüz gibi, güneş gibi en tepede, yankılanıyordu boş caddede. Ve öyle alelade duymaya alışkın değildi One Way Ticket'ı. Bu saatte çalıyorsa, hem de kapısının önünde... ''Vardır bir hayrı!'' dedi kendi kendisine ve kapadı camı sigarası bitince. Mutfağa geçti. Yemek masasına oturdu.

Bundan iki veya üç ay önceydi. Yine on beş metrekarelik mutfağın köşesindeki yemek masasında oturuyordu. Yeri belli, kapıya yakın olan taraf sigara içtiği için... O zamanlar elli beş kilo falandı. Yemek yemiyordu ama annesi sürekli önünde arkasında ''Annecim yemek ye, annecim meyve yer misin, annecim tatlı ister misin?'' gibi sorularla ona zorla yemek yedirmeye çalışıyordu.

Gül Yangını | Azer'in YükselişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin