24. YALANLAR

1.1K 90 23
                                    

Şarkı; Ufuk Beydemir, İnsanlık

-DARCY-

"Darcy, oyun oynayalım mı?" diye sormuştu güneşten kısılan kahverengi gözleriyle. "Benim canım çok sıkılıyor."

Bir süre beni incelerken ısrarcı bakışlarına şahit olmuştum. Bense geniş gövdeli ağaca sırtımı vermiş, bağdaş kurmuş ve yerimden bir santim bile oynamamıştım. Bir süre sonra o cılız, küçük bacaklar önümde koşturmaya başladığında ben de oturmaktan vazgeçip çoktan kendimi onun peşine atmıştım.

"Hey," demiştim nefes nefese koşturmaya devam ederken. "Bekle!"

Fakat arkasından böyle bağırmam aslında anlamsızdı. Kendimi bildim bileli rüzgârla yarışır gibi hızlı koşardım ve Lucy'yi geride bırakmam çok uzun sürmemişti. Koşuyor, birbirimizle şakalaşıyor ve koşmaktan dolayı domates gibi kızarmış yüzlerimize bakıp kahkahalarla gülüyorduk.

Issız Yol kasabasının ormanında koştururken dümdüz bir araziye girmiştik. Birkaç kedi, kuşlar ve ağaçlarda telaşlı telaşlı koşturan sincaplar dışında ikimizde yalnızdık ve ikimizin de dünya umurunda değildi. Fakat biz böyle gülüşüp dururken bir anda her şey tepetaklak olmuştu. Lucy önüne çıkan taş yüzünden dengesini sağlayamadığından yere kapaklanmış, kahkahaları sona ermişti. Koyu renk kısa saçları yüzüne perde gibi düşerken yerden doğrulmuş ve üzerine toprak bulaşan mavi şortunu birkaç kez temizleyip ince bacağında açılan küçük sıyrıklara bakmıştı.

"Lucy," demiştim panikle yanına diz çökerken. "İyi misin? Canın acıyor mu?" Uzun saçlarımı ittirip yarasına odaklanırken çok panikleyen bir insan olduğumdan ne yapacağımı bilemez halde ona bakmıştım.

"İyiyim," demişti gülümsemeye çalışarak. Sonra bana kanıtlamak istercesine bacaklarını sallamıştı.

"Bak, canım acımıyor." Ben de tıpkı onun gibi gülümserken Lucy'ye sımsıkı sarılmış ve alnına öpücük kondurmuştum. İşte onu ilk tanıdığımdan bu yana en sevdiğim özelliklerinden biri de buydu. Ne olursa olsun pozitif bir insandı. Başına gelen olumsuzluklar onu asla etkilemiyordu.

"Bundan sonra ne olursa olsun birbirimizi bırakmayalım. En kötü günümüzde de birbirimize destek olalım. Sen benim ilk ve tek dostum olacaksın," demişti bana sımsıkı sarılmayı bırakmadan. Geriye çekilirken koşmaktan dolayı kızarmış bronz teninde parıl parıl parlayan gözlerine bakmıştım. Evet, bir konuda haklıydı. O benim dostumdu ve ben kendimi herkese açamazken, hiç kimseye güvenemezken Lucy'nin yeri daima ayrı olmuştu.

Daha yedi yaşındaydık ve işte o gün, o an birbirimize söz vermiştik; ne olursa olsun dostluğumuz daimi olacaktı.

On bir sene öncesine ait olan bu anı zihnimde volta attığında gözlerimi arkadaşıma dikmiştim. O olaydan sonra onu eve getirmiştik ve Anya sayesinde yaklaşık yarım saattir baygın bir vaziyette bej rengi kanepede yatmaktaydı. Burası boş odalardan biriydi ve hiç kimsenin rahatsız etmemesi için özellikle bu odayı seçmiştik.

Kafamı dağıtmak için her bir noktasını ezberlediğim duvarlardaki çizimlere, karşılıklı iki kanepeye, eski model küçük televizyona, yere kadar uzanan pencereye odaklandım. Fakat bunun pekte faydası olduğu söylenemezdi.

Lucy her şeyi öğrenecekti.

Zihnimde türlü türlü senaryolar kuruyordum ama bir tanesi bile olumlu değildi. Sonuçta ben bir prensestim ve Chris de bir Maviydi. Maviler hakkındaki düşünceleri alaycı bir şekilde zihnimde cirit atarken olumlu düşünmem pekte olası değildi. Onu kaybetmekten korkuyordum. Aynı zamanda hiçbir şeyden haberi olmayan büyükannem de vardı. Onu da kaybedersem diğer arkadaşlarım dışında kimse kalmayacaktı.

MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now