28. KOZ

1K 85 27
                                    

-LUCY-

"Merhaba canım."

Bu tanıdık ama bir o kadar da tüyler ürpertici sesi duyduğumdan beri arkamı dönemez olmuştum.

En sonunda cesaretimi toplayıp sesin sahibine baktığımda kömür rengindeki delici bakışlarla karşı karşıya geldim. Hafif kemerli küçük burnunu, bronz tenli olmasına rağmen solgun duran tenini, darmadağınık kumral saçlarını fark ettiğimde bununla beraber hiç de onluk olmayan kokusu da eşlik etmişti. Ona çok yakın durmasam bile kokusunu almıştım ve burnum ister istemez kırışmıştı. Günlerdir yıkanmamış gibi kokuyordu.

Boğulma tehlikesi geçirmemin üzerinden neredeyse üç gün geçmişti ama sanki yıllardır görüşmemişiz gibiydi. Bir insanın birkaç günde bu kadar değişmesi mümkün müydü?

"Cody," dedim titreyen bir sesle. Ağrılarım beni iyice sersemletmişti. Odaklanmakta güçlük çekiyordum.

Seslenmem üzerine ifadesi gittikçe bomboş bir hal aldı ve öylece boşluğa daldı. Kukla gibi hareket ediyordu. Sanki onu yöneten bir başkası vardı. Fakat arkasındaki uzun boylu kaslı adama ait sarı saçları gördüğümde bu düşüncemi doğruladım. İkisinin de solgun bir benzi ve delici siyah bakışları vardı.

Cody'nin aşinası olduğum çikolata kahvesi gözleri neredeydi? Lens mi takmıştı? Oysaki ben onun göz rengine alışmıştım. Gülünce kısılan, sımsıcak, çikolata rengindeki küçük gözlerini...

Fakat sonra Cody göğsünden yükselen homurtular eşliğinde boğazını tuttu. Yüzünden acı çekiyor gibi bir ifade geçmişti. Sonra da can çekişiyor gibi hafif bir inilti koyuvermişti.

"Büyük ihtimalle neler olduğunu algılamakta güçlük çekiyorsun," dedi adam, Cody'nin kulağına yaklaşarak. Konuşmasındaki yoğun Rus aksanını fark ettiğimde aklıma direkt olarak Anya gelmişti.

Bu düşüncemi zihnime adım atar atmaz anında kovaladım. Onlar aklıma girdikçe kalbimde açtıkları yara tekrardan sızlıyordu. Onların hepsine kısa bir süre için görmeme rağmen o kadar çok bağlanmıştım ki özellikle Darcy'yi saymıyordum bile. Herkesten beklerdim ama Darcy? Boğazımda oluşan yumruyla yutkundum.

"Şu küçük kızın tadına bakmak ister misin?" diye devam ettiğinde Cody'nin gözlerinde anlamını bilmediğim bir ifade geçti. Tek anladığım tehlikeli şeyler vaat ettiğiydi. Mesela ölüm gibi.

Bakışlarını sarışın adama çevirdiğinde adam şaşkın bakışları altında gülümsedi.

"Susamandan bahsediyorum. Yeni dönüşmüş olduğunu ve henüz beslenmediğini varsayarsak geç bile kaldın."

"Ben anlayamıyorum..." dedi Cody vahşi bir ses tonuyla, yerinde gittikçe büzülürken koyu renk gözleri bir an olsun üzerimden ayrılmamıştı. Ben neler olduğunu algılamaya çalışırken vücudum çoktan dondurucu soğukta kalmışım gibi titremeye başladı. Oysaki ortam normal bir insanın terlemesine yol açacak kadar sıcaktı.

Bildiğim tek bir şey vardı; kaçırılmıştım ve beni kaçıran kişi büyük ihtimalle Cody'nin arkasındaki sarışın adamdı. Ya da başka birisiydi. Yine de her türlü beni kaçıranın Cody olduğuna imkan vermiyordum. Ayrıca herhangi bir suç işlemiş olmadığımdan belki de beni başkasıyla karıştırmış olmalıydılar. Birazdan yanlış kişiyi kaçırdıklarını fark edecekler ve beni serbest bırakacaklardı.

Ah, kimi kandırıyordum?

"Benim burada ne işim var?" diye sordum ucu pembeye boyalı saçımı parmağımda gergin bir şekilde döndürürken. Çoğu zaman gerginken ufak da olsa bir şeyler yapardım; saçlarla oynamak, parmak ısırmak, ayağı veya elleri sallamak, volta atmak...

MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now