5 | O benim Şeftali'm.

9.2K 908 811
                                    

Yatağında dönen Jimin, çalmasına fırsat vermeden çalar saati kapattı. Zaten bir saattir tamamen uyanıktı.

Gece boyunca yatakta dönüp durmuş, Jungkook'la ilgili düşünüp taşınmıştı. İkinci dersleri tam bir felakete dönüşmüştü ki bu bile olanları anlatmak için yetersiz kalırdı. Sakin kalmaya çalışmıştı, hem de fazlasıyla. Ama yeterli olmamıştı. Jungkook yine de onu sinirlendirmeyi başarmıştı.

Jungkook'un kendisini neden bu kadar sinirlendirdiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Sonuç olarak onun da ders verdiği diğer erkeklerden bir farkı yoktu. Tamam, bu tam olarak doğru değildi; Jungkook çok daha kavgacı, saldırgan ve -Jimin bu düşüncesi karşısında irkildi- aşırı derecede çekiciydi. Onu bir öğrenciden farklı görmemeye çalışıyordu ama kendisini deliye çeviren erkeği görmezden gelmek zordu.

Avuçlarıyla yüzünü ovuşturdu. Ders verdiği kişilerden herhangi biriyle herhangi bir ilişkiye girmemesi gerektiğini biliyordu. Hapishanenin tutuklularla arkadaş ilişkisi kurulmamasıyla ilgili politikası açık, kısa ve özdü. Jimin de işini herhangi bir şekilde tehlikeye atmayacak kadar çok seviyordu. Jimin bir profesyoneldi ve hiçkimse, Jungkook bile, ona bunu unutturamazdı.

Ama özellikle de öfkelendiğinde, Jungkook büyüleyici görünüyordu. Öfkesi teninin parlar gibi görünmesine neden oluyordu ve kaşlarını çattığında ortaya çıkan izler, ki Jimin bu girintilerin etrafındaki her şeye karşı duyduğu nefretten dolayı oluştuğunu düşünüyordu, yok oluyor ve yüzünü durağan, kusursuz bir hale getiriyordu. İşte o anlarda Jungkook, Jimin'in hayatında gördüğü en nefes kesici yaratık haline geliyordu.

Masayı duvara fırlattığında korkmuş olmasına rağmen Jimin gözlerini ondan çekememiş, adamın içindeki canavar kükrerken onu büyülenmiş gibi izlemişti. Jungkook bir hayvana benzemişti ve o kısa süre içinde içindeki hayvan serbest kalmıştı. Sadece bu düşünce bile Jimin'in bedeninin belirli bölümlerinin şaşırtıcı bir şekilde canlanmasına neden oluyordu; işte Jimin'in eşit bir coşkuyla onu arzulamasına ve tiksinmesine neden olan Jungkook'un bu yönüydü.

Yine de, bedeni bu konuda ne düşünürse düşünsün, Jimin gardiyanın onun bileğini o şekilde bükmesinin kabul edilmez bir şey olduğunu biliyordu. Jungkook bunu hak etmemişti.

İşe gittiğinde müdür Hyunjae'ye tam olarak bunu söyleyecekti.

Ama Jimin işe gittiğinde, Hyunjae bir nedenden ötürü orada değildi. Biraz cesareti kırılan ve hala kafası karışık olan Jimin, Jungkook'un derse gelip gelmeyeceğini düşünmemeye çalışarak, sınıfını hazırlamaya başladı. İçinde onun sınıfa gelmesini isteyen parçasının bunu istemeyen parçasına ağır bastığını fark edince gömleğinin yakalarını sinirle çekiştirdi ve yüksek sesle küfretti.

"Yatağın ters tarafından mı kalktın?"

Baekhyun'un kapı tarafından gelen sesi, içindeki savaş büyük bir hevesle yeniden başlamadan önce beş saniyeliğine de olsa Jimin'in zihnini temizledi. Jimin, boş bir odaya neden küfrettiğini doğru bir şekilde ifade edemeyeceği için gülümsedi ve kaşlarını kaldırdı.

"Onu dersten çıkardılar," dedi Baekhyun basitçe, çantasını sandalyesine koyarken.

Jimin ona döndü. "Ne?"

"Jeon." Baekhyun omuz silkti. "Hyunjae ona öfkesinin kontrol edilemez boyutta olduğunu söyledi. Hem kendisi hem de diğerleri için tehlike teşkil ediyor."

"Lanet olsun. O nasıl karşıladı?"

Baekhyun temkinli bir şekilde gülümsedi. "Her zamanki Jeon gibi: birkaç küfür ve homurtu." Jimin'e doğru bir adım attı. "Bu onun şartlı tahliyesini etkileyecek."

Wanna Be Your Man • Jikook Where stories live. Discover now