26 | "Gitmeyeceğim diye söz ver."

8.5K 532 342
                                    

!UYARI: İki bölümün birleştirilmiş halidir. Sıkılan ara versin ama mutlaka okusun.

Bölüm adından anlayacağınız üzere içerik yüzünden önereceğim şarkılar Feridün Düzağaç - Söz Ver olacak dkldşdş Ama son sahnede Taeyeon - Fire dinlerseniz bana iyi söversiniz diye düşünüyorum. NEYSE keyifli okumalar, lütfeeeeen fikirlerinizi esirgemeyin hepinizi öpüyorum!

•••

Jimin ve Jungkook birbirlerini sarıp sarmalarken günler haftalara dönmüştü. Tedbirli bir şekilde, olması gerektiği gibi haftada üç kez kütüphanede buluşurken akşamları onları paramparça ederek ayırmayı tehdit eden şeyleri uzak tutarcasına birbirlerinin bedenlerini tapar gibi sevmişlerdi. Bu tatlı ve sıcak saatlerde uzuvları birbirine dolanmış, isimleri zevkten deliye dönmüş fısıltılarla söylenmişti; bu anlarda her şey onlardan uzaklaşıyor, suçlanmadan beraber olmanın ne demek olduğunu anlıyorlardı.

Şeftali'yi günlerdir izleyen Jungkook içinde bulundukları gergin sürecin onun azmini ufak çatlaklarla parçaladığının farkındaydı. Dışarıdan bakıldığında her zamanki kalp ısıtan hali mevcuttu ama aslında, yalnız kaldıklarında, inşa ettikleri şey her an yıkılabilirmiş gibi Jungkook'a daha sıkı, daha tutkulu bir şekilde tutunuyoru.

Jungkook saf değildi. Yolun devamında onları bekleyen engeli biliyordu. Kendisi de en az Şeftali kadar korkuyordu. Kuzeni şerefsizin önde gideniydi ve Jungkook onun etkili, hızlı bir intikam planı kurduğundan emindi. Seokjin ise hala kendisi için endişelenen insanları umursamadan uyuşturucu batağına daha fazla gömülüyordu, Jimin'in annesi de konuşmak istemese bile ısrarla oğlunu aramaya devam ediyordu.

Etraflarını kuşatan pislik yoğunlaşıyordu, ikisinin de güçlü olmak zorunda olduğunu biliyordu. Jimin'in yüzünde aşık olduğu o gülümsemeyi görmek her şeyi yapmaya hazırdı. Üzerinden iki hafta geçmesine rağmen Tiffany'nin iş için bıraktığı dosyalar el değmemiş bir halde sehpanın üzerinde duruyordu. Jungkook'un o dosyalara bakması için ısrar etme nedeni buydu, Şükran Gününde büyükannesinin arabasını Busan'a onunla beraber götürme teklifini kabul etme nedeni de.

Bu lanet aile işine dahil olması aklını ne kadar kaçırmış olduğunun ufak bir kanıtıydı. Ama işin aslı Jimin'in kendisinden bir an bile uzak kalması ona eziyet olmasıydı. Olanlara ayak uydurup çenesini kapalı tutması yeterli olacaktı, değil mi?

Jimin'in minik eli iki koltuk arasındaki konsoldan kalkıp Jungkook'un hızla inip kalkan bacağına gitti. Kendisini büyükannenin Jaguar'ından kurtarıp eve tüyemeyen Jungkook hırsla baş parmağının yanındaki etleri çiğniyordu.

"Bebeğim, rahatla." Jimin ona kısa bir bakış attıktan sonra yola bakmaya devam etti "Her şey çok güzel olacak."

Jungkook ince alt dudağını büzdü. Güzel mi? Jimin aklını mı kaçırmıştı? Kendisine ve içinde bulundukları duruma duyduğu güven çok tatlıydı ama evden çıktıklarından beri beyni zamanı ileri sarıyordu. Tanrı aşkına... Jungkook Jimin'in ailesinde en sevdiği kişiyle karşılaştığında ne kadar saçma sapan konuşacağını düşündükçe midesi alt üstü oluyordu. Yaşayacağı gerginlik de cabasıydı.

"Seni seviyorum."

Jungkook yanında oturan nefes kesici varlığa bakmadan önce kısa bir süre iri gözlerini kapattı.

"Büyükannem de seni çok sevecek." Jimin gülümsedi, tatlı yanakları toplanmıştı. "Adım kadar eminim."

Bunu nasıl yapıyordu? Sakinleşmesi için ne söylemesi gerektiğini çok iyi biliyordu ve hala arabadan koşarak kaçmayı istemesine rağmen gerginliğini azaltabiliyordu.

Wanna Be Your Man • Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin