23. ACISI ÜSTÜNE YAPIŞMAK

15.1K 1.1K 1.1K
                                    

Canlarım, ciğerlerim, biricik dostlarım😍😍

Öğrendim ki final döneminiz yaklaşmış. İçinizden birinin isteği üzerine finaller öncesi moral (!) olsun diye yazdığım bu bölümle karşınızdayım😍

Ben yine beğenmedim ancak sözümü tutmak adına yayınlıyorum. Bölümü medyadaki müzikle okursanız daha güzel olacaktır diye umuyorum. Hatalarımız varsa affola.

Bizden şimdilik bu kadar, bir dahaki bölümde görüşmek üzere😙

Sizi accaip seviyoruz💛❤

~~~~~~~~~~~~~

Yağmur kara karışırsa çamur, birbirinden farklı iki insan birleşirse hata olurdu. Yavuz, bunu ilk elden tecrübe etmiş biri olarak hiçbir yere sığamıyordu. İçinde patlamaya hazır bir bomba taşıyordu, en ufak bir temasta sadece kendini değil etrafındaki herkesi yok edecekti.

Sinirli olduğu her an gibi şimdi de sakin sakin ilerliyordu. Sükunetinin ardına gizlediği deliliğiyle teşkilat binasında toplantı salonuna ilerlerken karşılaştığı insanların selamını karşılıksız bırakıyordu. Çünkü biliyordu ki hedefinden önce kuracağı her temas gereksiz enerji kaybı, sonuçsuz bir patlama demekti.

Görmeyen gözlerle aştığı yolun sonunda vardığı ahşap kapıyı aynı sakinlikle açıp içerideki kalabalığa göz gezdirdi. Görmek istediği iki pezevenki birkaç kişiyle çevrelenmiş halde bulurken midesinde kaynayan bir şey hissetti.

Kavgayı ilk duyduğunda buradan çıkıp Sezer'in yanına giderken duyduğu nefretin onlarca katıyla dönmüştü. Sebebi sadece sevgilisinden ayrılması değildi. Günlerin acısı yeni yeni çıkıyordu. Sezer'le ilgili duyduğu her iğrenç söz zihninde birikmiş birikmiş ve sonunda bir yanardağa dönüşmüştü. Şimdi de patlamayı bekleyen lavların tek hedefi olacak gençlere ilerliyordu.

Yüzlerindeki iğrenç ifadeleriyle olanları anlatırlarken Yavuz'un gelişini fark edip sustuklarında kumral genç tam tepelerinde bitmişti. Gençler sahte bir mahcubiyetle ona bakarken diğerleri de etrafı boşaltıp yer açmışlardı reislerine. Bu sayede Yavuz hiçbir engelle karşılaşmadan yüzü daha çok dağılmış olan genci omuzlarından kavradı. Tüm gücüyle sıkıp acıyla kıvranmasını sağlarken ayağa kaldırdı. Uzun gencin acısını birkaç saat önce yediği dayağa bağlayan elemanlardan biri lafa daldı.

"O haine kardeşimizin hesabını sordun değil mi, reis?"

Yavuz, gözleri kararırken dilini ısırdı. Başını usul usul sallarken gencin omzunu serbest bıraktı. Boynunu kütletip yüzüne sahte bir tebessüm yerleştirdi.

"Sordum tabi de bana başka şeyler de anlattı o hain."

Boğazına kadar yükselmişti acı tat. Bu yetmezmiş gibi kalbinde inanılmaz sancılar baş gösteriyordu. Dayanmaya çalışırken önündeki gencin hırkasının fermuarına dokundu.

"Ama ben tabi ki onu takmadım, benim adamlarım en doğrusunu anlatır diyip buraya geldim."

Fermuarı kapatıp yavaşça ucundan tutup yukarı doğru çekti. Umursamaz bir ifadeyle ağır ağır kapattığı fermuar sonunda boğazına vardığında tüm gücünü kullandı.

"Şimdi söyle bakalım, Sezer'e ne dediniz?"

Genç adam tam çenesinin altında sıkılan fermuarla öylece kalakalmıştı. Ama acıdan değil, tamamen korkudan. Yavuz, onun korkulu halini fark edemeyecek kadar gözü döndüğünden hırsla sarstı genci.

"Konuşsana lan!"

Sezer'in dayağından nasibini almış diğer genç korkuyla büzüldüğü arka taraflardan çıktı. İçine kaçmış sesiyle cevap verdi.

Bir Tek Sensin AnkaralıWhere stories live. Discover now