25. ZAMANIN DEĞİŞTİREMEDİĞİ

14.6K 1.1K 699
                                    

Not: Bölümü medyadaki müzikle okumanızı tavsiye ederim❤

Yalanlarınız zehirli sarmaşıklar gibidir. Önce güzel görünür. Yemyeşil rengiyle etrafınızı sarar, muhteşem görüntüsüyle aldatır sizi. Ancak zaman geçtikçe sinekleri üzerinize çekmesi gibi başka yalanları da beraberinde getirir. Sonra da ayağınıza dolanıp sizi dibe çeker.

Sezer, yalanının yeni yalanlara yol açtığı aşamayla karşı karşıya olduğunun farkında değildi. Zira karşısında uzun zamandır haber alamadığı genç varken mantıklı düşünebildiği pek söylenemezdi. Safa, yüzüne yapışmış gibi duran gülümsemesiyle aralarındaki mesafeyi aşıp karşısında dikilirken kendisi hala aynı şaşkınlıkla ona bakıyordu.

"Hoş geldin, demek yok mu en yakın arkadaşına?"

İlişkilerinin arkadaşlık safhasını geçtiklerini düşünüyordu oysa ki Sezer. Ancak karşısında her zamanki içtenliğiyle kendisine bakan genç hala eskilerde kalmış gibi davranıyordu, ya da Sezer'e öyle geliyordu.

"Hoş geldin, beklemiyordum o yüzden bu şaşkınlığım."

Tutuklu kelimeleri zar zor biraraya getirip kurduğu cümleden sonra anlayışlı bir ifadeyle kendisini izleyen adam kollarını iki yana açınca önce kaşları çatıldı. Anlamsız gelen hareketin ne demek olduğunu çözünce kendine küfretti. Doğru ya, bunca zaman sonra gördüğü arkadaşına sarılmak aslında yapacağı ilk şey olmalıydı.

Hala üstünden atamadığı şaşkınlığa bir nebze rahatlık ekleyip kendisi için açılmış kollara sığınırken tanıdık duygularla sarmalandı. Çocukluğun en saf dönemleri gelip kurulurken büyümenin verdiği zorlukların ortasına derin bir nefes aldı. Bazen size en iyi gelen şey mutlu geçmişinize dönmek olurdu. Sezer, en sevdiği, en güvendiği, asla ama asla kaybetmek istemediği arkadaşına ve onun beraberinde getirdiği güzel çocukluk günlerine kocaman bir sarılmayla dönerken burnunu tanıdık kokuyu içine çekmek için Safa'nın boynuna gömdü. Elmanın mayhoşluğu bedenini sararken burada saklanmak istedi. Tüm acılardan, sıkıntılardan, yorgunluklarından kaçabileceğine inandı.

"Oğlum çok özlemişim ya ben seni."

Kelimeler kendiliğinden dökülürken dudaklarından sarıldığı gencin genzinden yükselen sesle güldüğünü anladı.

"Sarılmandan belli, koala gibi yapıştın lan!"

Sezer, arkadaşının güçlü ve muzip enerjisiyle ruhunda ilk kez bir ışık belirirken gülmeden edemedi. İstemeye istemeye geri çekilirken belki de günler sonra ilk kez iyi olabileceğini düşündü.

"Safa, harbiden piçsin."

Sahte bir triple arkadaşına bakarken Safa'nın yükselen eli kıvırcık saçlarını buldu. Sevgiyle siyah tutamları karıştırırken Sezer tebessümünü koruyordu.

"Ama bu piç senin için kilometreler aştı, biraz kıymet bil."

Sezer, mutlulukla arkadaşının koluna vururken konuştu.

"Bu hayatta en çok senin kıymetini biliyorum yavrum, deme öyle."

Safa, karıştırdığı tutamları tutarak Sezer'i kendine yaklaştırıp başına güçlü bir öpücük kondurdu. Sezer, bir ritüel haline gelen bu hareketleriyle her zamanki huzurla sarmalanırken garip bir his belirdi ansızın. Tüm bedeni karıncalanırken sırtından ensesine kadar tüm tüylerin diken diken olduğunu hissetti. Ne olduğunu ancak Safa tarafından serbest bırakıldığında anladı.

Yavuz, fakültedeki sağ koluyla hemen yanlarından geçerken ondan yayılan garip enerjiyi iliklerine kadar hissetti. Aslında hiçbir tepki vermemişti kumral. Hatta göz ucuyla bile bakmamıştı onlara, yanındaki elemanıyla konuşarak uzaklaşmak dışında hiçbir şey yapmayan adamın varlığını nasıl olur da bu kadar net hissederdi, anlayamamıştı.

Bir Tek Sensin AnkaralıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin