🌸senin gibi oğlanlar

203 9 21
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

• jikook•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


• jikook•

"Meeh! Yalan, tabii ki yalan! Bir kere, herkes bana bayılır. Hadi Park Jimin itiraf et! Senin bile bir iki kez dikkatini çektiğime eminim. Bana bakar mısın? Şuna bir bak!"

Jeongguk kollarına iki yanına açmış kendi etrafında dönerken, Jimin'in istediği yalnızca kütüphaneye gitmekti. Belki, biraz da bulunduğu noktadan Jeongguk'u gözetlemek. Bu kadar yakından ve o bu kadar çok konuşurken değil.


İlgisiz görünmeliyim, ilgisizim, ilgisiz.

"Yani? Sen böyle kendi etrafında dönerken fark etmem gereken şeyi anlayamadım."

Tanrım yalanlarım için beni affet!

Jeongguk gözlerini irice açtı, "ne yani gerçekten mi?" diye düşündü. Gerçekten bunca zaman hiç mi dikkatini çekmemişti. Onun için futbol takımına katılmıştı yahu! Nasıl farketmezdi?!

Madem özgüvenli Jeongguk Park'ı etkilememişti, o da ikinci plana geçerdi.

"Neden anlaman gerekenleri birer kahve içerken düşünmüyoruz? Buraya yakın, bildiğim iyi bir kafe var. Soğuk kahveleri çok güzel, seversin değil mi?"

Sevdiğini çok iyi biliyordu ve ikinci plana asla geçemeyeceğini fark etti. O her daim özgüven bombası* bir çocuk olmuştu.

Jimin teklifi aklında tarttı. Artıları ve eksileri gözünün önünde bir şema hâline getirdi.

Jeongguk ile zaman geçirmek, soğuk kahve içmek, Jeongguk ile birlikte soğuk kahve içmek.

Peeh, eksiler kimin umurundaydı ki?

Sesini isteksiz çıkarmaya çalışarak - Jeongguk'un kolunu çekiştirmesine tabii ki bilerek izin veriyordu- onayladı. "Peki, peki. Yalnızca soğuk kahve için."

Yol boyunca Jeongguk sürekli konuştu.

Matematik sınavı niçin bu kadar zordu? Jimin saçlarını ne sıklıkla boyatıyordu? Boyaya rağmen nasıl bu kadar hacimli ve bakımlı görünüyorlardı? Giydiği tişörtün markası neydi, neden beyaz tişört ona çok yakışmıştı? Seulgi neden giyinmeyi unutuyormuş gibi geliyordu fakülteye? Onca da kızlar çok cıvık varlıklar değil miydi? Oh, şu uçan kuşun türünü biliyor muydu Jimin, kuşlara ilgili olduğunu duymuştu?

İtiraf etmek gerekirse Jimin bu sorulardan hiç rahatsız olmamış aksine Jeongguk'un bu şapşal tavırları artı tablosunu doldurmaya devam etmişti.

Ama şimdi, soğuk kahvesini yudumlarken, soru sorma sırası ondaydı.

"Neden sana telefon numaramı vereyim ki?"

Jeongguk düşünürmüş gibi yaptı, ağzının içinde döndürerek kelimeleri mırıldandı. "Neden vermeyesin ki?"

"Um, bilirsin. Senin gibi oğlanlar biraz şeydir... Şey işte, anlarsın ya?"

Jeongguk hiçbir şey anlamıyordu. Nasıl şey? Nasıl onun gibi oğlanlar? Doğru kelimeyi biraz aradı ve Jimin'e fikri sundu. "Çapkın?"

Jimin'in gözleri parladı, evet doğru kelime buydu. Kafasını heyecanla salladı.

"Kural bir Park Jimin: Bazı erkekler o kadar da çapkın değildir. Adı Jeongguk olanlar mesela. Çapkın olduğumu söylüyorsun ama beni kaç kez bir erkekle gördün ki? Özgüvenli tavırlar çapkınlığa çıkarılmaz."

Jimin böyle bir performansı ondan beklemiyordu. Derin bir nefes aldı ve kahvesinden büyükçe bir yudum. Eliyle ensesini kaşıyarak mırıldandı. "Um, sanırım haklısın." Sonra bir an aklına bir şey gelmiş gibi cırladı.

"Senin gibi oğlanlar, ilgi çekmeyi severler! Ben, ilgi çeken oğlanları sevmem."

Jeongguk gözlerini tavana dikti ve elleriyle burun kemerini biraz ovuşturdu.

"Ddaeng, yine yanlış. Benim gibi oğlanlar, yalnızca senin gibi oğlanların dikkatini çekmek isterler. Benim yalnızca senin dikkatini çekmek için futbol takımına kaydolmam gibi. Bilmem farkettin mi ama futbolda berbatım ve koç başka kimse olmadığı için beni almak zorunda kalıyor. Bacağım bir ay boyunca alçıdayı, çünkü zaten bir şey yapamadığım topa bakmak yerine maçı heyecanla izleyen sana odaklamıştım. Tebriği hakediyorum."

Jeongguk kocaman sırıtıyordu, Jimin ise... Woah!

Jeongguk ilgimi istemiş! Jeongguk ilgimi istemiş! Tanrım, Tanrım, Tanrım! Çığlık atmamalıyım, çığlık atmamalıyım. Çığlı-Sakin olmalıyım, huh! Sakinim.

Jimin utançla ensesindeki saçları karıştırdı, gözüne girmek üzere olan birkaç tutamı aceleyle iteledi. Pipetinden büyük bir yudum daha içeriye çekti. Sonra içini kurcalayan o son soruyu sordu.

"Senin gibi oğlanlar, benim gibi oğlanları üzer mi ki?"

"Peki ya senin gibileri Jimin? Senin gibileri, benim gibi oğlanları üzer mi ki? Seni üzmek istemiyorum, seni kırmak istemiyorum. Seni tanımak istiyorum, daha çok sevmek istiyorum. Ve bunları yaparken üzülmeye ya da üzmeye niyetim yok. Gerçi hayat ne gösterir bilemem ama... Denemeden bilemeyiz, ha? Ne dersin?"

Jimin derin bir iç geçirdi. Yüzünü kaplayan gülümsemeyi saklamaya çalışarak çantasından bir kalem ve bir parça kağıt çıkardı. Jeongguk o sırada dikkat kesilmiş, ne ile karşılaşacağını aklında çevirir olmuştu. Jimin kağıdı kahve bardağının altına koyduktan hemen sonra ayaklandı. Jeongguk şaşırmıştı, ne yani öylece bırakıp gidecek miydi? İçini kaplayan korkuyla bir kaç cümle kurmaya çalıştı, eh başarısızdı. Jimin çoktan kafenin girişine ulaşmıştı.

Dolan gözlerini saklamaya bile çalışmadan hüsranla çöktü masaya Jeongguk. Kâğıt parçasını keyifsizce eline aldığında neredeyse ağlayacaktı. Belki birkaç damla yanaklarındaydı, belki.

Fakat gözleri kağıtla kesiştiği an attığı kahkahayı susturmaya çalışmadı bile. Jimin gerçekten şaşılası bir oğlandı, hayran olunası. Jeongguk bir an "Jimin gibi oğlanlar" diye düşündü. Sonra da aslında umrunda olan tek oğlanın düzgün el yazısını inceledi geniş gülümsemesiyle.

Mükemmel Flörtüm Park Harika Jimin: +0xxxxxxxxxx

My Little BabiesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin