Bölüm 26

735 74 14
                                    

|Beklenmedik|




"Ciddi ciddi onu çalıştığı şirkettesin yani?"

Taehyung, çok sevdiği ancak gerizekalı olan arkadaşına bu sorunun yanıtını birçok kez vermişti. Ancak arkadaşı anlamamakta ya da inanmamakta ısrar ediyordu. Telefon başında, bağırmamak için zor duran Taehyung, arkadan grlen Jungkook'un gülüş sesleriyle çıldıracağını hissetti.

"Evet Jimin! Şu sevgiline söyle, sussun artık! Yoksa oraya gelir dudaklarını diliyle bağlarım."

Jimin, Taehyung'u dinlememiyordu. Telefon kulağına yaslı bir şekildeyken ağzı kulaklarına varalı çok olmuştu.

"Tanrım... Keşke başka bir şey isteseymişim.."

"Ne?"

"Yok bir şey." Taehyung tam telefonu kulağından ayrıp konuşmayı sonlandıracaktı ki arkadan gelen tok bir ses, onu bir süreliğine tamamen durdurdu.

"Öğle tatili bitti Bay Kim. Lütfen görevinizin başına geçin."  Taehyung birkaç saniye arkasına dönemedi. Aslında o birkaç saniye olduğunu sanıyordu ama dakikayı geçmişti.

Dönememesinin tek nedeni onunla göz göze gelecek olmasıydı. O gün, o şirket odasındaki ilk karşılaşmalarında en başta ikisi de şaşırmıştı. Bu tesadüfün bir şans mı, yoksa bir lanet mi olduğuna ikisi de karar verememişti.

Ancak o gün Seokjin, olayı en soğuk karşılayan oldu. Yıllar sonra onun yüzünü tekrar görmek, elbette içerilerde bir yerleri parçalamıştı. Zifiri soğuğun ulaştığı yerleri yakmış, hatta eritmişti. Yüzü hiç değişmemişti, ezbere bildiği tüm detaylar hala duruyordu yerinde.

Bunlara rağmen, Taehyung'un dönüşünü çabuk atlattı Seokjin. Kendisi de oldukça şaşırmıştı. Zira üç yıldır görmediği ve şu an suçlu bir çocuk gibi kendisine bakan beden, birkaç saattir yanındaydı.

"Özür dilerim efendim..."  dedi Taehyung, sadece Seokjin'in duyabileceği sessizlikte. Başını önüne eğmiş, ayakkabısının uçlarına bakıyordu. Ona bakacak, göz teması kuracak gücü henüz bulamamıştı kendinde.

Ona 'efendim' diye hitap etmesinin nedeni olan bu resmiyet, çokça kırmıştı kalbini. Aralarında eskiden yemyeşil, çiçeklerle dolu bir bahçe varken, şimdi o bahçe yerini uçuruma bıraktı. Taehyung, o uçurumda tutunacak bir dalı olmadığını hissetti.

"Her neyse, size gönderilen son dosyaları kontrol edin ve imza atmam için odama getirin. Mümkünse bunu olabildiğince kısa sürede halletmeye çalışın."

Seokjin'in her resmi cümlesi, Taehyung'un canını acıtıyordu. Ama bir yandan onun iyi olduğunu görmek, onun varlığını yakınlarında hissetmek, kokusuna yakından maruz kalmak; Taehyung için, uçurumdan düşmeden önce aşık olduğu manzaraya gözünü yummak gibi bir şeydi. Taehyung, sonu eğer böyle olacaksa, bunu yaşamaya devam etmek istiyordu.

"Peki efendim, izninizle." dedi ve hızlı adımlarla oradan ayrıldı. Seokjin'in kulaklarında, boş koridorda yüksek sesle çıkan ayakkabı sesleri yankılandı. Öylece Taehyung'un gidişini izledi ardından... yine

******

"Hyung, biliyorsun uzun zamandır görüşmüyoruz."

"Jungkook, uzun zamandan kastın ne? Henüz üç gün oldu görüşmeyeli. Hatta o gün, erkenden ayrılmak isteyen sendin."

formidable | taejin Where stories live. Discover now