dinner time

5.1K 949 748
                                    

'OHA NASILBU KADAR ERKEN GELİR YB YUH AMAN ALLAH'Im' dediğinizi duyar gibiyim;)

Ya da neden bekleyesiniz ki bunun için:ddd BEN KİMİM Kİ,TWD KİM Kİ?

Şkaydı♡

her neyse güzellikler,umarım okurken beklentilerinizi karşılar ve bol bol bol bol boLLL yorum atarsınız.Onları okumayı seviyorum,iyi okumalar♡
____________________________________

Onları okumayı seviyorum,iyi okumalar♡____________________________________

Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.

"Aman. Tanrı'm."

Lisa artık sayamadığım öğürme seansına tekrar girmiş, kenardaki boş kutuya eğilmiş içindeki tüm korkuyu kusmak için kendini zorluyordu.

"Hasta, hasta. Bu insanlar hasta!"

Ellerimi nereye götüreceğimi bilemeden, boncuk boncuk terleyen alnıma yapıştırdım.

Korku içindeydim, korku içindeydik. Bu berbat anı nasıl tanımlayacağımı bilemiyordum, örnek verebileceğim en ufak şey bile yoktu çünkü ne kadar gariptir ki günlük hayatımın her dönemi bacaksız bir adam görmeye alışık değildim!

Kimse konuşamıyordu. Herkesin dili dehşetin soyut bir bedene dönüşmüş kirli elleri tarafından bağlanmış gibiydi adeta. Keskin kan kokusu yüzünden derince bir nefes almaya ihtiyacımız var gibi hissediyor ama dahasına maruz kalmak için bir yandan da istemiyorduk.

Buram buram çarpıcı kan, ter, gözyaşı ve korku kokuyorduk. Buz gibi yerde ölümüne terlemeye başlamıştım. Vücudum yanıyordu. Adrenalin öyle bir bastırmıştı ki aynı anda hem bayılmak, hem de uçmak üzere gibi hissediyordum.

"Y-yardım ed-d-in... Lüt-fen..."

İrice adam mermerlere tutunup kendisini boş yere sürüklemekte inat ediyordu ve ömrünün son dakikalarını sadece bunu yapmaya harcıyordu. Yüzü beyazın en soluk tonuydu, aynı zamanda gözlerindeki ifade vahşetti. Tırnağının dibine kadar sararmıştı ve gözlerinin altı o kadar çökmüştü ki gözleri neredeyse yerinden fırlayacak gibi duruyordu. Kahverengi gömleğinin kapatamadığı o derin, mide bulandırıcı kesikten organları fışkırmış, o her kendini ileri ittiğinde birer parçası beyaz mermere yayılıyor, kırmızıya boyuyordu.

Uçmakla bayılmak arasında kaldım demiştim ya, sanırım kusmayı seçecektim.

"S-siktir... Sana nasıl yardım edebiliriz ki b-biz? Özür dilerim, özür dilerim edemeyiz ki. Siktir nasıl edeceğiz?!"

Jungkook ellerini saçlarına daldırıp durmaksızın kendi kendine konuşup yerinde volta atmaya başladı. Sadece ona baksam deprem olduğunu sanabileceğim kadar aşırı titriyordu. Biri onu şiddetle sarsıyor gibiydi ama bunu yapan kimse yoktu.

"O... Y-y-aratıklar... K-kaçın...."

Adam artık kendini sürümekten vazgeçmiş, hırıltılı sesi ve sık nefesleri arasından bizi uyarmaya çalışıyordu.

the walking dead •taekook•Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora