30. Bölüm

28 6 0
                                    


"Sanırım sen beni dinlemiyorsun Dylan! Kim bu?! Neden kestiği insanlardan sağladığı organları bizim kapımıza bırakıyor? Nakile ihtiyacı olanları nereden biliyor? Neden biz?"

"Bilmiyorum Eliesha. İnan bilmiyorum. Kendimizi şanslı mı saymalıyız, lanetli mi onu da bilmiyorum."

"Bu sabah o kadın beni çıldırttı. Sorguda öyle garip sorular sordu ki, sanırsın benden şüpheleniyor. Bu arada dediğine göre aynı kişiden bir böbrek, karaciğer ve kornea nakli yapılmış başka hastanelerde. Ben de ona kızdım bu bilginin dahilinde. Madem diğer hastanelere de aynı kişiden organ getirilerek nakil yapılmış, neden tek beni suçluyorsun, diye."

Dylan yavaşça omuzlarından kavrayarak Eliesha'ya sarılmış ve, "lütfen canını sıkma, bence bu ilahi adalet," demişti. Son günlerde aralarında duygusal bir yakınlaşma oluşmuştu ve bu Dylan'ın hoşuna gidiyordu. Ekibe yeni biri katılırsa bu fena olmazdı. Eliesha, bu sayede belki sorgulamaktan vazgeçer ve daha çok masum insanı kurtarırız, diye düşünmüştü Dylan.

"Neyse benim çıkmam lazım. Yiğenim Geoffrey'nin dönem sonu piyesi var, onu izleyeceğime söz verdim."

"Tamam Eli, sen git oradan sonra da dinlen. Gece de uyutmamışlar. Bugün tek bir ameliyatımız var zaten. Doktor Kelly'den rica ederim ben."

"Sağol Dylan, iyi ki varsın."

Eliesha, Dylan'ın dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak hastaneden ayrılmıştı. Dylan ofisinde kalmış ve koltuğuna oturarak düşüncelere dalmıştı. Bazen yaptıklarından pişmanlık duymuyor değildi ama kurtardığı hayatları ve çocukları düşündükçe huzur bulduğuna inanıyordu. Telefonu kaldırarak Eliesha'nın sekreterine bağlandı ve bugün Eliesha'nın yapacağı ameliyatı doktor Kelly ile planlamasını ve Eliesha'nın ricası olduğunu bildirmesini isteyerek kapatmıştı. Telefonu kapatırken ofisin buzlu camındaki karaltıyı fark ederek toparlanmıştı. Kapı açılırken gözü saatteydi. Sabahın 10:30'u olmuştu bile. Sivil elbisesiyle içeri giren Megan'dı. Hafiften doğrularak konuştu Dylan.

"Sanırım sekreterin bana haber vermesini engelleyecek kadar sinirli geldiniz?"

"İzin almaya gerek görmedim, diyelim."

"Beni suçlayacak bir şeyiniz mi var ki, odaya habersizce girebiliyorsunuz. Kapıyı bile çalmadan. Belki içerde müsait olmadığım bir durumdaydım."

"Kusura bakmayın, burası bir hastane ofisi."

"Farkındaysanız aynı zamanda da muayenehane."

"Tamam, özür dilerim. Oldu mu? Geceyi çok kötü geçirdim ve iki saatlik uykuyla duruyorum."

"Olabilir memur hanım. Ben de gece ameliyattaydım doktorumuzla, ben de iki saatlik uykuyla duruyorum. Bu yine de doktorun odasına izinsiz girmenizi haklı çıkarmaz." Bunları söylerken asabileştiğini belirten bir surat ifadesi takınmıştı Dylan. İçinden dışarıya bunun suçluluk psikolojisi olarak yansımaması için yarım yamalak inandığı tanrısına dua ediyordu.

"Buyrun sizi dinliyorum."

"Size birkaç sorum olacak."

"Bunun için gelmediniz mi zaten?"

"Hep böyle huysuz musunuzdur?"

"Böyle alımlı bir memurun karşısında olmamak mümkün mü sizce?"

Megan kısa bir süre duraksamış, Dylan'ın sözlerinin bir iltifat mı yoksa hakaretvari bir cümle mi olduğunu çözmeye çalışırken, oturdukları masanın cam yüzeyindeki siluetini incelemeye çalışmıştı.

OrganizeWhere stories live. Discover now