[rising action]

1.1K 150 153
                                    

Louis, satış için dışarı çıktığı o gece zengin ve havalı görünen adam dışında birilerine çok da bir şey satamamıştı. Aslında sadece fazlasıyla esrarengiz olan adamdan sipariş almıştı. Louis onu tekrar görmek için salı gününü iple çekiyordu şimdiden.

Bu yüzden başka bir bina köşesinde bekleyen Zayn'in yanına döndüğünde, eli boştu. Yarın da satışa çıkamayacaktı çünkü Louis haftasonlarını ailesinin yanında geçirirdi.

"Ne kadarı gitti?"

Zayn önce iç cebindekileri yokladı sonrasındaysa eli arka cebine gitti. "Neredeyse hepsi." İkisi de sırıttı. "Ya sen?"

"Ben sadece sipariş aldım." Louis şüphe çekmeden Zayn'in kulağına eğildi. "Ekstazi hapları."

"Tanrım o iri adamın nasıl seviştiğine dair hayal kurmak bile istemiyorum." Zayn gülerek söylediğinde, Louis ekstazi haplarının artık o adama ait olmadığını biliyordu. Hatta kimin kullandığını çok iyi biliyordu. Yakışıklı adam şimdiden Louis'in sapık hayallerine sızmayı başarmıştı bile.

Ekstazi hapı, her şeyi çok daha fazlasıyla hissetmene yarıyordu ama Louis iyi biliyordu ki çoğu uyuşturucu gibi, bu minik haplar aynı zamanda tehlikeli olabiliyordu da.

9 Mart Cuma (Ertesi gün)

Louis'in odasındaki pencerede güneşlikler hep sonuna kadar kapalı olurdu. Bu yüzden sabahın erken saatlerine olmasına karşın, güneş ışığı girmeyen odada Louis alarmının sesine sıçrayarak uyandı. Yanında Zayn'in her zamanki gibi sessizce uyuyan bedenini gördüğünde çok da şaşırmadı. Dün gece onun yine kokain aldığı için yanına geldiği ve yatağında sızdığı o dakikaları uykulu olmasına rağmen hatırlıyordu.

Bu sadece ikisinin arasında mı normaldi, Louis bilmiyordu. Bazen kendisi Zayn'in yanına gider ve onunla uyurdu. Bazense, o sabahki gibi, Zayn yanına gelir ve orada uyurdu. Louis hala uyku sersemliğiyle kolunu Zayn'e sardığında, Zayn de ona karşılık vermişti. Louis, başını onun göğsüne bastırdı.

"Çenen geçmek üzere." Zayn elini, onun yavaştan azalan çürük çenesine götürdüğünde Louis mızmızlanarak çekildi.

"Siktir, çantamı hazırlamadım."

Louis doğurulacaktı ki, arkadaşı kolundan onu yakaladı. "Ne çantası?"

"Bugün-"

Cümlesinin bitmesine izin vermeden mızmızlanan bu sefer Zayn'di. "Louu... Bu haftasonu gitmesen?"

Louis şaşkınlıkla güldü. "Bu da nereden çıktı?"

"Sen yokken çok yalnız hissediyorum."  Zayn, başını koyduğu yastıktan ona bakarken gerçekten çaresizliğini hissettiriyordu.

"Ama geleceğim dedim." Louis, Zayn'in elinden kurtulup kalktı ve arkadaşının bir kez daha yalvarmasına gerek duymadan hazırlanmaya başladı.

Genelde ikisi de aralarındaki ilişkiyi düşünmekten kaçar, kısaca yakın arkadaşlık deyip geçerlerdi. Belki de Louis için bundan fazlası da değildi. Zayn için fazlasıysa da, Louis bundan rahatsız olmayacağını bilir gibiydi.

Beraber okula gitmek üzere evden ayrıldılar. Okulları eve yürüme mesafesindeydi bu yüzden çok vakit kaybetmeden direkt derslerine girerlerdi. Louis neredeyse her gün okula gitmeye çalışırken, Zayn bazen beş günden üçünü okula gitmek yerine evde geçirirdi. Okulun ona göre bir yer olmadığı konusunda ikisi de hemfikirdi.

İkili sınıfa girip oturduktan sonra Louis , ondaki tersliği fark etmişti. Üzerinde durmadı. Haftasonu ailesinin yanında geçirdiğini bile bile neden hala surat astığını anlayamıyordu ve üstüne gitmemekte de kararlıydı.

13 Mart Salı.

Louis, tekrar o adamı göreceği için çok heyecanlıydı ve bunu Zayn'in yanında yansıtmamaya çalışıyordu. Haftasonu bitiminde ailesinin yanından kendi evine dönmüştü ve Zayn bu sefer ona biraz daha iyi davranmaya başlamıştı. Ama aralarının neden bir anda bozulduğunu anlayamamıştı. Zayn kendi yaptıklarını sorguluyor olabilirdi ama hey, Louis için  herhangi bir şey sorun teşkil etmiyordu.

Zayn'den sahibine vermek üzere minik şekerleri aldı ve geçen hafta tam burada görüştüğü adamı beklemeye başladı. Dakikalar geçerken yaslandığı duvara iyice sindi. Yüksek seste müziğin dışarı vurduğu barlardan bir sürü insan girip çıkıyordu. Kaç dakika olduğuna bakmak için telefonunu eline aldığında henüz bir saat olmuş olduğunu fark edip telaşlanmaması gerektiğini kendi kendine tembihledi ve telefonuyla oyalanmaya başladı.

Üzerinden 1 saat geçmiş olacaktı ki, Louis artık bu adamın geleceği konusundaki ısrarcı düşüncesini bırakmaya karar verdi. Zayn'i durduğu yerden alıp eve dönerlerken, bu sefer suratı asık olan Louis'di.

Zayn yol boyu onu izlemiş olsa da, aralarındaki sebepsiz kırgınlıktan dolayı eve gidene kadar ağzını açmamakta kararlıydı.

Çarşamba, ertesi gün.

Sabahleyin Louis'i uyandıran şey, tipik bir alarm değil, kapısının nazikçe tıklanması olmuştu.
Odanın dışındaki Zayn ise içeriden hiçbir ses alamayınca içeri girmişti. "Hadi Louis kalk. Kahvaltı hazırladım."

Louis battaniyeyi üzerine çekti mırıldanırken. "İşte bunun gerçekleştiğini görmek için uyanırım."

Zayn gülümsedi. Hızlı adımlarla odasını terk ettiğinde, Louis baş ucunda çalmaya başlayan alarmı sert bir hamleyle saniyesinde kapattı. Bu sese dayanamadığına yemin edebilirdi.

Okul saati geçtikten sonra, arkadaşlarına ödevi olduğunu söyleyerek erkenden eve dönmüştü. Duşunu aldı ve akşam yemeğini yedi. Dışarı çıkmadan önce minik renkli hapları yanına almayı unutmadı. Tanrı da biliyordu ki düşündüğü tek şey para değildi elbette.

Bu sefer yanında Zayn yoktu ve biraz korkuyor olsa da, Louis o adamı yakalama umudu içerisindeydi. Kafasındaki kapşondan fışkıran saçlarını telefon camındaki yansımasına bakarak düzeltti. Tam o sırada duyduğu ses, neredeyse telefonun elinden düşmesine sebep olacaktı.

"Lewis'di, değil mi?"

Louis, hızla telefonu cebine soktu panik yapmamaya çalışarak, ama hareketleri tam aksini gösteriyordu. "Louis." dedi sırıtarak. "Ama Lewis de diyebilirsin."

"Bak, dünki aksilik için çok üzgünüm aslında buraya geleceğini düşünmedim bile. Umarım hapları başkasına satmamışsınd-"

Genç adamın cümlesi, Louis'in hapları çıkarmasıyla bölünmüştü. "Buradalar."

"Harika." Harry, ceketinin cebinden kalın bir zarfı çıkarıp ona verdi. Acaba zarfın yapışkan yerini kendisi mi yalamıştı? "Sana ne kadar teşekkür etsem az. Bilirsin herkese güvenmek zor oluyor. Evin yakınlardaysa seni bırakabilirim."

Louis, onunla yakınlaşma düşüncesiyle hızla başını salladı.

Son derece lüks bir arabanın içerisinde, emniyet kemerini bağlarken yanında oturan genç adamı izlemeyi kesemiyordu. Evini tarif etti. Vardıklarında ise kesinlikle aşağı inmek istemiyordu. Bu adam, nedense Louis'in libidosunda hiç olmadığı kadar yükselmeye sebep oluyordu.

Yine de, emniyet kemerini söktü, arabadan inmek için hamlesini yaptığında, isminin Harold olduğunu bildiği bu adam, onu kolundan yakaladı. "Sen bana kokain vermiştin. Ben de sana kendi haplarımdan vermek istiyorum."

Louis gergince güldü. "Ekstazi için gerekli renkli cinsel hayata sahip değilim."

Harold, anladığını belirtircesine kafanı salladı. "Peki haplar için numaranı alabilir miyim? En azından seni saatlerce gürültülü barların önünde bekletmem."

"Tabii." Louis, genç adamın telefonuna kendi numarasını kaydetti hemen. En azından iyi bir ilerleme kat etmişti arabadan inmeden önce.

the less i know the better Where stories live. Discover now