[climax]

1K 120 140
                                    

17 Mart Cumartesi

"Önce mantarları düzgünce yıkamalısın, sonra küçük küçük dilimleyeceksin." Annesi, Louis'e mantarı nasıl pişireceğini göstermeye yeni başlamıştı. Onunla birlikte 2 küçük kız kardeşi de onları izliyordu.

Louis kollarını birleştirdi.  "Biliyorum yemek pişirmekten ve bunu birilerine öğretmekten aşırı zevk alıyorsun ama, anne bence adamın ben değilim."

"Kızlar çok küçük ve elimde sen varsın." Bayan Tomlinson, aynı şekilde güldüğünde, küçük kız kardeş Charlotte, sandalyede ayağa kalktı. "Ben yaparım! Ben yaparım!"

Louis, kız kardeşini hemen kucakladı. "Düşeceksin. Dikkatli ol."

"Düşersem sen beni kurtarırsın."

Louis, kızlarla birlikte kaçarcasına içeri gittiğinde, Bayan Tomlinson çocuklarını gülümseyerek seyretti. Bulaşık makinesinin üzerinde titreyen bir telefon duydu. "Louis! Sanırım sana biri mesaj attı."

Louis, büyük bir hızla mutfağa geldi ve gelen mesajı okudu.

"Bu gece takılmak ister misin? -H."

Mesaj, özel bir numaradandı. Louis sessiz harflerle küfretti.

"Zayn'le aranız hala iyi mi? Onu da çağırmalısın bir haftasonu."

Kalçasını tezgaha yasladığında hala telefondaki mesaja nasıl evet yazacağını düşünüyordu. Özel numaraya mesaj atamazdı.

"Pek gelmek isteyeceğini sanmıyorum." Annesine döndüğünde, Bayan Tomlinson kaşlarını çattı.

"Neden istemesin ki?"

"Ah ben bir aptalım. Özel numaradan yazıştığımı unutmuşum. Her zamanki yerinde aynı saatte beni bekle. -H."

Louis derin bir iç çektiğinde, annesi ocaktaki yemeği bırakıp tamamen ona döndü. "İyi misin tatlım? Kötü bir haber mi var?"

"Bu akşamlık dışarı çıkmam gerekiyor. Sorun olmaz değil mi?"

Annesi yavaşça başını iki yana salladı. "Beni endişelendirme sakın."

"Merak etme."

Kızlar ilerleyen saatlerde ağabeylerine nereye gittiğini sık sık mızmızlanarak sorsalar da, Louis onlara söyleyeceği bir bahane bularak evden ayrılmayı başarmıştı. Cebinde annesinden aldığı birkaç sterlin dışında pek de parası olduğu söylenemezdi. Birkaç kere Harold'ı beklediği aynı yere geldi. Sanki izleniyordu, Louis garip hissetti omzunda bir el hissettiğinde. Harold, gecenin köründe taktığı güneş gözlüğüyle tepeden Louis'e baktı. "Seni korkuttum mu?"

"Bu kadar çabuk gelmene şaşırdım sadece."

"Seni bekliyordum."

Harry önden giderek, arabasına bindi. Louis de yanına geçmişti. "Eğer bana güvenmiyorsan arabayı sana verebilirim. Sen kullan."

Louis güldü. "Güvenimi kazanmak için yapmadığını nereden bileyim?"

"Hoş bir çocuk olduğunun farkında olduğun için böylesin değil mi?"

Louis beklemediği övgüden dolayı afallayarak önüne dönmüştü. "Nereye gitmek istiyorsan orası bana da olur."

"Öncelikle, şunu söylemeliyim ki burada yeni olduğum söylenebilir ve karnım çok aç. Sen ise sokak yemekleri konusunda çok bilgili gibi duruyorsun." Arabayı çalıştırdığında, çıkan sesle Harold gülerek yanındaki gence döndü.

the less i know the better Where stories live. Discover now