32. BÖLÜM BOMBALAR ÖLÜM GETİRDİĞİNDE İSTANBUL 25 MAYIS 2023 / Saat: 05.1

2 1 0
                                    


   İstanbul yeni bir güne merhaba derken semalarda Ezan-ı Muhammedi'nin insanı mest eden, aşka getiren ve namaza davet eden sesi yankılanıyor, semadaki melekleri dolaşıp, tekrar Müslümanların kalbine Nur-u Muhammediye'yi dolduruyordu.Minarelerin ışıkları; karanlıkları aydınlığa kavuşturan, taşlaşmış kalpleri pamuk gibi yumuşatan, insanın Rabbine ibadet aşkını kavratan, iman nurunun yeryüzüne bir yansıması olduğunu  ifade ediyordu.  Sultan Ahmet Camiinin müezzini büyük bir aşk ve şevk ile Hayyalel Salah derken, gökyüzünde kızıl bir ışık hüzmesi  Sultan Ahmed Meydanı'na inmişti. Bir anda ortalık gündüz gibi aydınlanmış aynı anda da büyük bir gürültü kopmuştu. Kulakları sağır edercesine sokaklara yayılan bu korkunç ses, tüm insanları korku ve paniğe sevk etmişti. Birkaç saniye içinde meydanda bulunan otomobiller bir anda ateş topuna dönüp havada uçmaya, iş yerleri ise yerle bir olup yanmaya başladı. Sultan Ahmed Meydanı'na inen ışık hüzmesi ne Ay'dan ne de yıldızlardan gelmişti. Bu ışık ABD yapımı Cruise füzesinin ta kendisiydi. Param parça olan, kömür gibi yanan insanların vücudu caddenin her tarafına dağılmıştı. Camide bulunan cemaat Allahuekber, Allahuekber tekbirleriyle caddeye, yaralı insanlara yardımcı olmak için koşuyorlardı. İnsan çığlıklarının sesine; araba sirenleri, polis ve ambulans otolarının sesi karışmıştı. Halkımız, savaşın bu kadar çabuk ve ağzından ölüm kusarak acımasız bir şekilde geleceğini hiç düşünmemişlerdi. Tv'den seyretmeye benzemiyordu savaş. Savaş, anne ve babayı evlatlarından, çocukları hayallerinden ayıran, dehşeti hafızalardan hiç çıkmayan acımasız bir olay…
   Cruise füzeleri, İstanbul semalarını aydınlatan havai fişek gösterisi gibi gökyüzünü kaplamıştı. Düşen füze tabir yerindeyse uyarı fişeği niyetiyle atılmış gibiydi. Asıl füze sağanağı ise birkaç saniye sonra kendini göstermişti. Türkiye  Cumhuriyeti ordusu aynı anda hava savunma füzeleri patriotlarla karşılık vererek cruise füzelerinin bir çoğunu  gök yüzünde imha etmeyi başarmıştı. Lakin buna rağmen vurulamayan onlarca füze vatan toprağının bağrına kara saplı bir hançer gibi saplanmıştı. Bunlardan birisi de İstanbul'un simgesi, olmazsa olmazı Boğaz köprüsüydü. Günde bilmem kaç bin tane aracın geçtiği, bir birine sevdalı insanların kavuşmak için güzergah edindiği bu köprü vurulmuştu. Boğaz köprüsü  büyük bir gürültü ile boğazın derin sularına düşerken son bir gayretle çaresizce ayaklarına, kemerlerine tutunmaya çalışıyordu. Füzelerin isabet aldığı yaşam alanlarında durum çok acıklıydı. Canını kurtarmak için sağa sola kaçışan insanlar, evlatlarını kaybetmiş anne ve babaların çığlıkları, bebeklerin ve çocukların korku dolu feryatları adeta acı bir dua şeklinde semaya yükseliyordu. Bir babanın ölen bebeğine sarılarak çaresizce ağlaması, ona sarılıp defalarca öpmesi kolay kolay hafızalardan silinecek bir tablo değildi.
  İstanbul'a düşen füzeler, aynı zamanda  başkentimiz Ankara'ya da atılmıştı. Bizim için tarihi ve manevi değere sahip birkaç yer vurulmuştu. Bunların arasında ilk vurulan yer, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşını barındıran Anıtkabir' di. Kurtuluş Savaşı'nın acı dolu günlerinin ardından bin bir güçlükle kurulan yeni Türk devletinin kurucusu, Çanakkale'de ve bir çok cephelerde kahramanlık göstermiş, başarıdan başarıya koşmuş yüzyılın dâhisi  Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün anıt mezarı vurulmuştu. Çünkü hayatta iken emperyalist dünyanın yenemediği kahraman Türk askeri ve liderinden bu şekilde intikam almaya çalıştıkları gün gibi açık, net ve ortada bir durumdu. Geçmişin kin ve nefretini açık bir şekilde gösteriyorlardı. Türk askerinin ve Türk milletinin savaş ortamında  moral değerlerini en alt seviyeye düşürüp, savaşı daha kısa zamanda kazanmak için, düşman ordularının baş vurduğu bilindik bir yöntemdi. Millet adına kararların alındığı, ülkenin bağımsızlık sembollerinden biri olan TBMM'de artık yoktu. Tıpkı Çanakkale'de olduğu gibi yer ve gök ölüm getirmekteydi. Alçak düşman orduları Türkiye'yi savaşta mağlup etmek adına füzelerini hedef gözetmeksizin fırlatıyorlar, tarihten gelen karakteristik özellikleri olan acımasızca öldürme alışkanlıkları artarak devam ediyordu. Çoluk -çocuk, kadın, erkek, yaşlı, genç demeden öldürüyorlardı. Askeri birliklerin yanı sıra masum insanların yaşadıkları evlerde bombalanıyordu. Özetle; bir katliamın ilk adımları atılmıştı.
    Havadan karaya doğru atılan yüzlerce Tomahawk füzeleri, AGM-88 Harm Füzesi, AIM-9 Sidewinder ısı güdümlü, havadan havaya muharebe füzeleri adeta ölüm kusuyordu. İzmir, Ankara, Mersin gibi stratejik konuma sahip iller vurulmuştu. Özellikle karadaki birliklere ait uçaksavar sistemleri, bazı savaş gemilerimiz devre dışı bırakılmıştı.
   Türk ordusu kendisinden daha güçlü olan düşman birliklerine karşı kahramanca mücadele ediyor, karadan, havadan ve denizden tüm askeri unsurlarla düşmana geçit vermemeye çalışıyordu.

  “Bu (Kur'ân) insanlar için bir açıklama, Allah' dan gereğince korkanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür.”                                AL-İ İMRAN SURESİ / AYET 138

Gri GünlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin