4♆

1.5K 161 52
                                    

━━━━━━━━━━━━
"Our dreams were lost
inside the nights
we never spent
together."
━━━━━━━━━━━━

-mini flashback-

Karanlık gecelerden biriydi yine. Şehri etkisi altına almış fırtına, evin içinde de etkiliydi. Ortalık feci bir şekilde dağılmış, inanın adım atacak bir boşluk yoktu. Sorun değildi zaten. Sabaha hizmetlileri gelip temizleyeceklerdi. Sorun değildi.

Aşağıdan gelen gümbürtüyle gözlerini sıkıca kapattı. Alışmamış mıydı her gece tanık olduğu bu kavgalara? Anne babasının birbirlerine öfkelerini kusmalarına alışmamış mıydı? Hayır, hiçbir zaman alışmayacaktı. Alışmak istemiyordu.

Anne ve babasını çok seviyordu Jongin. Gerçekten, onlar dünyada sahip olabileceği en iyi ebeveynlerde onun için. Ancak yan yana geldiklerinde asla birbirlerinin yüzüne bakmıyorlardı. Baktıkları an kavgaları başlıyordu zaten.

Küçük Jongin yorganını biraz daha üstüne çekti ve yatağında biraz daha küçüldü. Yarın yüzmeye gidecekti. Evet, o çok sevdiği havuzun hayalini kurmalıydı.

Annesinin çığlık atmasıyla beraber, şiddetli bir şekilde sarsılmaya başlamıştı küçük çocuğun omuzları. Sessizce ağlamaya çalışıyordu ancak mümkün olmuyordu.

Ailesi farkında değildi, Jongin'e nasıl bir travma yaşattıklarının. Ve bu travmanın nasıl anksiyeteye döneceğini bilmiyorlardı.

Küçük çocuk, her gün 'Acaba tekrar kavga edecekler mi?' diye düşünmekten günlük yaşamında inanılmaz kaygılı ve endişeli biri olmaya başlamış, en sonunda Anksiyete bozukluğu ile yüzleşmeye başlamıştı.

Ve... Ailesi bunu hiçbir zaman fark etmedi. Belki de Jongin, en çok bunun için kızdı onlara.

━━━━━━━━━━━━

"Seni evine bırakmamı ister misin, Jongin-sshi?"

Sehun ve Jongin az önce revirden çıkmış, soyunma odalarına dönmüşlerdi. Sehun, kaptanı bir kenara oturtmuş, kendisinin ve Jongin'in eşyalarını topluyordu. Jongin ise mahçup bir şekilde onu izliyordu.

"Aslında..." diye mırıldandı Jongin. "Bu gerçekten i-iyi olur. Evim yakın, yürüyerek geldim." Sehun ondan böyle bir cevap beklemediği için bir kaç saniye boyunca ona bakmış ve bakmıştı. Jongin en sonunda gözlerini kaçırdığında kendine gelmiş ve başını sallamıştı. "Tamamdır, seni bırakacağım."

Kim Jongin kötü düşmüştü. Dizini çok kötü bir biçimde yaralamıştı ve bileğini burkmuştu. Öyle burkmuştu ki hareket ettirdiğinde acıdan dolayı gözleri doluyordu. Gerçekten tam bir aptaldı. Kendini rezil etmiş ve yaralamıştı.

Ancak Sehun'a minnettardı. Yaralandığı, sakatlandığı zamanlarda yardım almaktan cidden nefret ederdi. Ama bu sefer kesinlikle yardıma ihtiyacı vardı. Ve belki de Amerika'dan gelen bu çocuğa biraz daha sıcak olmalı, alışmalıydı.

Sonuçta bu takımın kaptanları onlardı.

Sehun işini bitirdiğinde ona baktı. Esmer çocuk dışarıdan bakıldığında -özellikle şu an- o kadar savunmasız görülüyordu ki... Sehun onun bir iç karmaşa yaşadığının farkında değildi. Yaşayacak ne var diyeceksiniz. Jongin'in hayatına bir insanı kabul etmesi çok büyük bir olaydı. İnsanlara takılı kalmazdı ama Sehun için 'Belki iyi bir arkadaş olabilir." diyordu kendi kendine. Arkasından ise farklı bir ses yükseliyordu hemen. 'O senin rakibin Jongin. Arkadaşlığı unut.'

𝘁𝗿𝗮𝗶𝗻𝗶𝗻𝗴 𝗳𝗿𝗶𝗲𝗻𝗱𝘀|sekaiWhere stories live. Discover now