-5.5-

1.3K 156 23
                                    

2016 Rio Olimpiyatları

Sehun yavaş adımlarla tribünden inmeye başlamıştı. Birazdan, kendisininde yarışacağı 50 metre kelebek başlayacaktı. Yarı finallerde 1. olmuş ve finale çıkmaya hak kazanmıştı. Kesinlikle Amerikan ulusunun favorisiydi. Michael Phelps'ten sonra, gelmiş geçmiş en yüzücü olarak bakıyorlardı ona.

Ancak bu yarıştaki rakibi kendisi değildi. Kore efsanesi Kim Jongin ile yarışacaktı. O esmerin ismini duymak bile iç çekmesine neden oluyordu. Oh Sehun, onu gördüğünde ona çekildiğini hissedebiliyordu.

Kim Jongin, dışarıdan bakıldığında oldukça sessiz ve içedönük biriydi. Sehun, bu yüzden onunla konuşmaya yeltenmemişti bile. Ama... İçinde ona karşı hissettiği bir takım kıpırtılar vardı. Görmezden gelmeye çalışıyordu, onunla karşılaştığında nefesi kesilir gibi oluyordu.

Uzaktan gördüğü bir insandan hoşlanmak mümkün müydü?

Cebinde duran telefonuyla bluetooth kulaklığının bağlantısı kesildiğinde, kaşlarını çatarak durakladı. Biri arıyor olmalıydı. Kulaklığına gelen zil sesi, bunu doğrulamıştı.

Lanet Tyler arıyor...

Gördüğü isimle derin bir nefes aldı. Arayan en yakın arkadaşıydı. Ve ona sadece bir kaç adım uzaklıktaki soyunma odasından arıyor olmalıydı. "Efendim, Tyler?" diyerek açmıştı telefonu. Bir kaç dakika içinde karşılaşacaklardı zaten.

"Seninki buradaydı az önce." Hissettiği bu duygulardan bahsetmişti tabi ki ona. Ancak şimdi küfrediyordu kendine. Jongin, artık 'seninki' olmuştu.

Gözlerini devirmişti kendine engel olamadan. "Geliyorum oraya zaten." diyerek telefonu kapatmış ve soyunma odasının kapısını iteklemişti.

İçerideki yarı çıplak erkek bedenlerini görmezden gelmeye çalışarak, kendi eşyalarının bulunduğu dolaba doğru ilerledi. Yarış mayosunu giymeli ve yüz kelimelik motivasyon konuşmasını yapmalıydı içinden.

Mayosunu hızlıca giymiş ve üzerine kalın -gerçekten kalın- olan sweatshirtini giymişti. Ardından, düzgün bacaklarına ise kalın eşofmanlı geçirmişti. Kendini sıcak tutmalıydı ki, daha hızlı yüzmeliydi.

Tüm bunları yaparken kulaklığını asla çıkarmamıştı ve gözleri sürekli o esmer vücudu aramıştı. Bankta öylece otururken, önünde beliren esmer, kaslı vücutla kendine engel olamadan tebessüm etmişti. Ellerini yüzüne kapatmış ve bu tebessümün görülmemesini istemişti. Bu tebessüm, liseli ergenleri andırıyordu.

Kim Jongin çoktan hazırlanmış, hatta ağlayarak üzerindeki stresi atmıştı bile. Hazırdı, bu yarış için hazırdı. Elinden gelenin en iyisinin en iyisini yapacaktı.

Sehun, ona bakarken farketmişti şimdi. Gözleri kıpkırmızı olmuştu genç beyefendinin. Yanına gitmek istemişti o an. Yüzünü ellerinin arasına alıp, 'Ne oldu?' diye sormak istemişti. Tabi, hayal dünyasında yaşamıştı bunları.

Neden ağladığını tahmin edebiliyordu Sehun. Belli ki, üstünde çok büyük baskı vardı. Toplumun beklentisi, takımın ve ailenin baskısı... Sizi felakete sürükleyebilirdi.

"50 kelebekçiler, hazırlanın!"

Görevli duyurusunu yapmış ve soyunma odasından çıkmıştı. Oh Sehun ayağa kalkana kadar, esmerin ortadan kaybolduğunu farketmişti.

Kısa sürede yarışmada yüzecek olan tüm yarışmacılar sıraya geçmiş ve isimlerinin okunmasını bekliyordu. Sehun etrafına bakınmak için arkasına dönmüş ve gördüğü yüzle sertçe yutkunmuştu. Kim Jongin tam arkasında, müzik dinliyor ve telefonuyla uğraşıyordu. Selam verme zamanı, demişti kendi içinden.

"4. kulvarda, Oh Sehun!"

İsmini duymasıyla bundan vazgeçmişti.

Derin bir nefes alarak açılan çift kanatlı kapıdan geçmiş ve onu karşılayan kameraya büyük bir gülüş sunmuştu. Ellerini havaya kaldırıp tüm seyircilere el sallamış, aynı zamanda onu izleyen gençlerin ona düşmesini sağlamıştı.

Kamera, o kulvarına yerleşene kadar onunla birlikte gelmiş ve o da kameraya binbir çeşit şebeklik yapmıştı. Bu yüzden, Amerikan ulusunun favorisiydi. Egodan uzak ve samimiydi.

"5. kulvarda, Kim Jongin!"

Üzerindeki eşofmanı ve sweatshirti çıkarıp, sadece mayosuyla kaldığında ona doğru yaklaşan genci izledi bir süre. Sadece kameraya küçük bir gülümseme sunmuş ve el sallamıştı. Ona rağmen herkesin ondan etkilendiğini görebiliyordu Sehun.

Herkes hazırladığında, hakemin komutuyla depar taşına yaklaşmıştı herkes. İlk düdükle birlikte depar taşına çıkmışlar, "Take your mark." sesiyle birlikte atlayış pozisyonları için iyice gerinmişlerdi.

Elektronik sesi beklerken tüm sporcular, Sehun yanındaki esmer çocuğun bir şeyler mırıldandığını fark etmişti. Keşke korecesi iyi olsaydı ve dediğini anlayabilseydi.

Duydukları elektronik sesle kendilerini hızla ileriye atmışlardı. Tüm tribün, bu ikilinin çekişmesini bekliyordu. Oh Sehun, şu anki rekorun sahibiydi. Kim Jongin ise onu yerle bir edebilecek bir genç.

İkili, yarış başladıktan itibaren yan yana yarışmıştı belki de. Aralarındaki fark saliselerle değişiyordu. Kim Jongin, son 12.5 metrede dolfin vuruşlarını hızlandırmış ve Oh Sehun'a bir saniyelik fark açmıştı. Bu ciddi bir hız demekti.

"Yeni bir rekor geliyor!" Tribünlerdeki seyirciler artık emindi. Dünya rekoru kırılmıştı.

Esmer yüzücü, yarışı bitirmek için iki elini sertçe boarda vurmuş ve kafasını sudan çıkardığı anda bağırmıştı. Onu keyifle ve hayranlıkla izleyen Oh Sehun'un farkında değildi.

O gün Kim Jongin, 50 metre kelebekte dünya rekoru kırmıştı. Oh Sehun ise o gün Kore'ye taşınma kararı almıştı. Onun yanında olmak istiyordu. Kim Jongin'le olmak istiyordu.

———————

Tekrardan merhabalar. Arada sırada sizlere geriye dönük bölümler atacağım. Çünkü hikaye Sehun'un Jongin'i nasıl sevmeye başladığı ve Jongin'in kişiliğinin nasıl şekillendiği ile ilgili. Arada sırada değil, bol bol geriye dönütler yaşayacağız.

Umarım hikayeden zevk alıyorsunuzdur. Lütfen eleştirilerinizi esirgemeyin. Yorumlarınızı görmek istiyorum!

𝘁𝗿𝗮𝗶𝗻𝗶𝗻𝗴 𝗳𝗿𝗶𝗲𝗻𝗱𝘀|sekaiWhere stories live. Discover now