cinque

6K 577 195
                                    

"Aptal Jungkook beni sinir ediyor," dedi Jennie tırnaklarına manikür yaptırırken. Jennie ile haftanın bir gününü tamamen kuaförümüze ayırırdık. Burada harcadığımız saatler ise zerre önem arz etmiyordu bizim için çünkü bilirsiniz, biz dış görünüşlerine fazlasıyla takıntılı iki insandık ve her hafta kendimizde ufak bile olsa bir değişim yapmazsak içimiz asla rahat etmezdi. Bugün ise ben, saç rengimde küçük bir değişiklik yapmaya karar vermiştim. Zaten sarı olan saçlarımı birkaç ton açtırmak istiyordum sadece.

"Yine ne yaptı?" diye sordum tepkisizce. Şaşırmamıştım, sonuçta o Jeon Jungkook'du. Yaramaz, küçük bir çocuktan hiçbir farkı yoktu.

"Yoongi hakkında konuşup duruyor. Onun bir kızla çıktığına dair yeminler ediyor ama hadi ama, Yoongi beni bu kadar çabuk unutmuş olamaz!"

Dudaklarımdan dökülen kıkırdamaya engel olamadım. Jennie böyle biriydi işte. Ne Yoongi ile olabiliyordu, ne de onsuz yaşayabiliyordu. Onu hayatına tekrar almıyordu ama onun başka biriyle olma düşüncesini hayal dahi edemiyordu. Dengesizin tekiydi.

"Belki de doğrudur. Yani Yoongi bu, altına girmek isteyen onlarca kız var. Sonsuza kadar seni bekleyemez ya." dedim onu sinir etmek istediğim için. Onunla alay etmeye bayılıyordum.

"Ya Lalisa! Sen nasıl bir arkadaşsın?"

Kahkahamı tutamadığımda kuaförüm Bayan Park bana sataştı. "Sen onu dinleme Jennie. Kendi aradığı aşkı bulamadı ya, seninle uğraşıyor işte."

Kaşlarımı çatarken homurdandım istemsizce. Jennie muzip bakışlarını Bayan Park'a diktiğinde heyecanla konuştu. "Ah Bayan Park, siz bilmiyorsunuz ancak aslında Lisa aradığı aşkı buldu!"

Ne saçmalıyordu bu kız?

"Ne? Lalisa hiç anlatmıyorsun güzelim. Kim bu çocuk?" Dudaklarımı araladığımda öyle bir çocuk olmadığını açıklayacaktım fakat Jennie elbette benden önce davranarak konuşmama izin vermedi. "Adı Taehyung. Lisa onu tavlayabilmek için elinden gelen her şeyi yapıyor."

Bayan Park'ın gözleri kocaman oldu duyduklarıyla, şaşırdığı epey belliydi. Gözlerimi devirmeme engel olamazken mırıldandım. "Öyle bir şey yok, Bayan Park. O çocuğu bir iddia yüzünden kendime aşık etmeye çalışıyorum, hepsi bu."

Bayan Park hoşnut olmadığını belli edercesine homurdandı. Kaşlarını çatmış, yerimde rahatsızlıkla kıpırdanmama neden olan soğuk bir sesle, "Peki onu kendine aşık ettin, sonra ne olacak? Onu öylece bırakacak mısın?" diye sordu.

"Evet?"

"Bir insanın duygularıyla oynamak doğru değildir, Lalisa."

Aniden ciddileşen tavrıyla dumura uğradım. "Ama ben—"

Kelimelerimin devamını getirmeme izin vermezken, kalbimin üstüne koca bir yük binmesine sebebiyet verdiğinin kesinlikle farkındaydı. "Dikkat et güzelim," dedi ardından. "Ava giderken avlanma."


Dersteydim ve profesörün ne anlattığına dair hiçbir fikrim yoktu. Dünden beri Bayan Park'ın söylediklerini düşünüp durmuştum. Benim için her zaman gittiğim bir kuaförden fazlası, daha çok ablam gibi olan kadın beni gereksiz bir vicdan muhasebesinin ortasında bırakmıştı. Başka biri söylese umursamazdım bile ancak o düşüncelerine değer verdiğim birkaç insandan biriydi ve ben sözlerine takılmadan edememiştim. Yaptığım şeyin doğru olduğunu savunmuyordum elbette ama ben zaten bencil bir insan olduğumu hiçbir zaman inkar etmiyordum. Ben de böyle biriydim işte ve iddiayı kaybetmeyede hiç niyetim yoktu.

bittersweetTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang