☘️

6.5K 440 120
                                    

Genç çocuk başı eğik bir şekilde sınıfa girdi. Utancından hiçbir şey yapamıyor sadece başı eğik bir şekilde görünmemeye çalışıyordu.

Dün olan her şeyi net bir şekilde hatırlıyordu. Ama bir şey eksikti, dün geceki o mükemmel özgüveni. Hayır ayık olunca hangi cehennemin dibine gidiyordu bu? Sarhoş olunca, itiraf etmeyeceği şeyleri itiraf ettiriyor sonra siktirip gidiyordu. Emin de şu an kendinde bir yerlerde bir özgüven arıyordu.
Hayır arkadaş yoktu, en ufak özgüven kırıntısı yoktu. Dün gece hepsini kullanmış mıydı? Ne yapmıştı?
Sırasına olabildiğince sessiz olmaya çalışarak oturdu. Şu an görünmez olmayı ne kadar çok dilerdi. Yada en azından bugün okula gelmemeyi. Tabi devamsızlık baya bi' sınırda olmasaydı.
Gelmek de zorunda kalmıştı.
Aşkını itiraf ettiği sınıf arkadaşı, daha doğrusu aşkını itiraf ettiğinde kusmaya başlayan sınıf arkadaşı hala gelmemişti.

Ne olacaktı? Sınıfa girdiğinde kendisine aşık sınıf arkadaşını görünce yine mi kusacaktı? Hayır Emin de anlamıyordu, sanki kendisine çekip öpmüştü. Gerçi bunu düşünmek bile karnına tekme yemiş gibi hissettiriyordu. Tüylerini diken diken etmeye bu bile yetmişti. Onu öpmeyi hayal etmek.
Kendisine gelmek için kafasını iki yana salladı. Yok arkadaş hayal falan etmemesi lazımdı bunun.
İşte geliyordu, aşıkı onu kusturan sevdiği geliyordu.
Gülerek...
Kiminle konuşuyordu bu?
Emin'nin bütün vücudu gerildi, kaskatı olmuştu sanki. O mükemmel gülüşü ile bambaşka birine gülmesi kalbini fazlasıyla acıtmıştı. Ne değişik acıydı bu, ona kalsa bu da ondan deyip ona da aşık olacaktı.
Allah belanı versin Aşk.
İçinden çektiği şu aşka küfürler ve beddualar gelip geçiyordu. Aşık olduğu genç -o mükemmel gülüşünü kesmişti- sırasına oturdu.
Güldüğü genç kızda başka bir sıraya geçti ama Emin bununla ilgilenmiş değildi.

Sevdiğine bakıyor ve her hangi bir göz temasında vereceği tepkiyi merak ediyordu. Ama inadına mı yapıyordu bilmiyordu ama, asla göz göze gelmemişlerdi. En sonunda kafasını eğdi, derse girmişler ve sonra teneffüs zili çalmıştı. Tabi dersin ne olduğu hakkında bile en ufak fikri yoktu. Kafası bambaşka dünyalardaydı.
Zil çalmış herkes ayağa kalmıştı. Oda kalktı, nereye gideceğini biliyormuş gibi.

Ama kalması iyi bir şey değildi, yine gülüyordu sevdiği.
Birine...
Kendisi olmayan birine...
Kıza nasıl bakıyordu ki? Güzel...
Kıza çok güzel bakıyordu, dün gece kendisine baktığı gibi değil. Kendisinin aşkından midesi bulanması gibi değil.
Şevketli bakıyordu. Ve nazik.
Emin içinde oluşan iğrenç duygudan nefret etti. Hemen çıktı sınıftan, erkeklerden tuvaletinde, bir tuvalete  koşarak girip kapısını kitledi.

Gözünden akan sıvı şeyde neydi böyle?
Hayır hayır, olamaz. Ağlıyor olamazdı.
Ne bekliyordu ki? Aşkını itiraf edince dudaklarına yapışmasını mı? Hayır, bunu beklemiyordu. Ama kusmasını hiç beklememişti. Vurabilirdi ama kusmak, senden iğreniyorum demekten başka bir şey değildi.
Akan yaşlarına engel olmaya çalıştı ama, başarılı olamadı.
Tuvalete kendisini kitlemiş bir şekilde ağlıyordu, bundan daha yıkık az şey vardır. Kendisini fazlasıyla yalnız hissediyordu. Tek başına. Tam bir ezik.
Aşık bir ezik.
Ne demek isterseniz işte oydu.

Çok aşağılayıcı bir yerde ağlıyordu. Durması gerekiyordu, derse gözleri kızarık bir şekilde giremezdi. Gözlerini silmeye çalışarak dışarı çıktı. Ama gördüğü kişi donup kalmasına sebep olmuştu. Kendisine, gözlerinin içine bakıyordu.
Saçma bir hevesle aşkını ilan ettiği kişi.
Aşkı onu kusturan kişi.
Bu sefer kaskatı kesilmesinin sebebi aşkını biliyor olmasıydı.
Bir kez daha nefret etti kendisinden. Ne bok vardı da aşkını itiraf ediyordu ki? Al işte iki büklüm olan ve canı acıyan oydu.
Bunu da çok iyi biliyordu. Bir kez daha küfür etti kendisine.
Ama bir kez daha küfür etti. Bu sefer sesli bir şekilde, çünkü karşısındaki salak üzerine doğru geliyordu.
E bizim gerizekalı da geri geri gitmek zorunda kalıyordu. Tabi duvar çıkana kadar. Duvardan geçme yeteneği olmadığına göre durmak zorunda kalmıştı.
Yine küfür etti.
Aralarında kırk santim falan vardı. Kendisine bakıyordu. Gözlerini kısarak kendisine bakmaktaydı.
"Beni seviyorsun?"
Cevap vermedi.
"Aşk olarak?"
Yine cevap vermedi.
"Bir erkek?"
Cevap vermemekte ısrarcıydı.
"Sarhoşlar doğru mu söyler? Yoksa yalan mı?"
Sustu.
"Ben doğruyu söylerler diye bilirim. Ve sende sarhoştun. Beni seviyorsun."

Kafasını biraz gence yaklaştırdı. Aralarındaki santim, yirmiye inmişti. Sonra on beş ama sonra kafasını çekmişti. Ve boğazını yakan şeyi dışarı çıkarmak ile meşguldü.
Köşeye eğilmiş, karnını tutuyordu. Ve yine karnında ne var ne yok dışarı çıkarıyordu.
Yine kusuyordu.
Kendisine yaklaşan o olmasına rağmen.
"Bir şey diyeyim mi? Siktir git!"
Bu daha fazla canını acıtmıştı, hem kendisi yaklaşıyordu. Hemde kendisinden tiksinip köşeye kusmaya başlıyordu. Sinirlenmişti ama daha çok paramparça olmuştu. Kalbi öylesine acıyordu ki, artık sevdiği bile tamir edemez gibiydi.
Olabildiğince uzağa gitmeye çalıştı. Yürüdü ve yürüdü. Okuldan bile çıkmıştı.
Kendisi yüzünden kusan sınıf arkadaşını arkasında bırakıp yürüdü.
"Ben aşkını birer beyaz gül gibi hayal ederken onun bundan midesi bulanıyor. Siktir!"
Kendi kendisine söyleniyordu. Dilinin ucunda milyon tane kelime söyleyesi vardı. Ama sustu, sanki bütün söyleyeceği şeyleri yutmuş gibiydi.
Bütün her şeyi ona söylemek istiyordu. Kendisinin kustu aşkın mükemmel olduğunu. Çok temiz ve saf olduğunu. Onu öpmeyi hayal ederken bile eli ayağına dolandığını anlatmak istiyordu. Gülüşünde bile ölüyormuş gibi hissetiğini söylemek istiyordu.
Bununda gerçek aşk olduğunu söylemek istiyordu.
Aynı zamanda o kusan yüzüne bir yumruk atmak istiyordu. Ama kıyamazdı orası ayrı. O mükemmel dişlerin kana bulaşmasını elbette istemezdi. Yoksa neyi gülünce görünce kalp krizi geçiriyormuş gibi hissedecekti?
Hala ama hala onu düşünüyordu. Hala ona nasıl aşık olduğunu düşünüyordu.
Gerizekalı beyninden çıkmıyordu ki. Bütün beyni onu kaplamıştı resmen. Onu düşünmeden edemiyordu. Her ne kadar kendisinden tiksinse de, ona aşık olmaktan vazgeçemek istemiyordu.
Daha çok canı yanacağını da biliyordu.
Ama tabi aşkı unutmak gibi bir düşüncesi bile yoktu. Ondan gelen acıyı bile seviyordu. Buna bile aşık olmuştu. Kusmak için eğilişine. Elini karnına koyuşuna.
"Allah kahretsin!"
Kendi kendine söylendi, daha fazla aşık olmuştu.
Kafasına bir tane vurdu, tabi bunun canını acıtmadığını biliyordu. Kendisini dövmeyi diliyordu. Hatta birine sataşmayı bile düşündü. Çok mu saftı ne? Nasıl bu kadar ona aşık oluyordu? Bir insan bu kadar aşık olabilir miydi?
Yine küfür etti kendisine.
Mükemmeldi deği mi?
Her işin sonu küfürle bitiyordu.
Mükemmel!
Kendisi tam donalımlı bir aşıktı. Kaçıncı model bilinmez.

___________________________________
Hehehe yazarken çok eğleniyorum.

~Seni görünce kusasım geliyor.~ •bxb•Where stories live. Discover now