🌈

5.4K 378 244
                                    

-Final-

"Bunu söylememeliydim."
Ağzını eliyle sildikten sonra kafası aşağıda duruyordu.
"Heyecan mı?"
Şaşkın şaşkın bakıyordu.
"Heyecanlanınca kusuyorsun öyle mi?"
"Iı... ıı.... şey... evet..."
"Yani şimdi sen benim yüzümden heyecanlandığın için mi kusuyordun? Neden heyecanlanıyorsun ki?"
Selim bakışlarını kaldırıp hafif sitemli bir şekilde bakmaya başladı.
"Sen uzun zamandır aşık olduğun biri sana aşkını itiraf ettiğinde heyecanlanmaz mıydın?- hassiktir. Bunu söylememeliydim."

Utancından yüzü kıpkırmızı olmuştu, hatta bunun sıcaklığını bile hissediyordu. Yine heyecanlamıştı, yine kusmak istiyordu ama midesinde hiçbir şey kalmamamıştı. Ayağa kalktı ve arkasını dönüp kaçmak istedi. Ama kolundan tutulan bir el buna mani olmuştu.
"Gitme."
Onu çevirdi ve artık sırtı duvara dönüktü. Aynı zamanda da üzerine minik minik adımlarla geliyordu. Tabi bu Selim'i çok çok heyecanlanmasına sebep oluyordu. Bu yüzden midesinde bir şey olmamasına rağmen köşeye eğilip kustu. Tabi sudan başka bir şey yoktu. Ağzını silip sırtını dikleştirdi.
Emin kendisine bakıp sırıtıyordu. Bu hiç adil değildi, şu an karnında hissettiği mide bulantısı hiç adil değildi.
"Her şeyin içine sıçtım değil mi?"
"E biraz. Benden nefret ettiğini düşünüyordum."
"Bana itiraf ettiğinde heyecanlandım. Sonra belki düzeltebilirim diye sana yaklaştım, öpecektim ve heyecanladım. Sonra arkadaş olalım dedim baştan alalım diye düşündüm. Belki seni öpsem nefret etmediğimi anlardın ama yine kustum."
"Bana bunu söyleyebilirdin."
"Ama şey dedin."
"Ne?"
"'Keşke seni sevmeseydim' dedin. Artık söyleyemezdim.
Emin, Selim'in gözlerinin dolduğunu gördü.
"Ö-özür dilerim. B-ben çok sinirlenmiştim sadece."
"Emin. Ben seni, senin beni sevdiğinden daha uzun süredir seviyorum."
Emin'nin gözleri şaşkınlıkla açıldı. Artık kalbinin hızını hesaba katmıyordu bile.
"Sen hatırlamazsın ama biz birinci sınıfa da beraber okumuştuk. Bende şeydim, sınıfın en sessizi ama en çalışkanı. Sınıfta varlığı hissedilmeyen o kişiydim. Silik ve yoktum. O zamanlar bende bir değişiklik olduğunu anlamıştım, çünkü çok mükemmeldin oğlum. Sürekli sana hayran hayran bakıyordum. Senin yanından sürekli kaçıyordum, çünkü biliyorum ki heyecanlandığımda kusarım. İlacım var ama içmeyi sevmiyorum, çünkü beni çok halsiz yapıyor.( böyle bir ilaç var mı yok mu en ufak fikrim yok uyduruyorum.) Yarışmadan önce o yüzden öyleydim."
"Şimdi ne yapacağız? İkimizde birbirimizi seviyormuşuz."
"Burdan sonrasını hiç bilmiyorum."
Beyaz dişlerini göstererek sırıtıyordu ki, kendisine doğru yaklaşan Emin'i görmesi ile kalbi tekledi.
"Daha yeni ku-"
Konuşmasına izin vermedi ve dudaklarını birleştirdiler. Yılların özlemi ve kavuşma ile öpüyorlardı. Yavaş ve sakin, gözlerini kapatmışlar. Dudaklarının üstünde dudaklara karşılık veriyorlardı. O yumuşak ve pembe dudaklara.

İkisininde kalpleri birbirine çarpıyordu sanki. Bedenlerinden çıkıp birbiri ile buluşmak ister gibiydiler. Uzun zamanın acısıydı bu. Daha önce öpmek istediği dudaklardı bunlar. Aşkla baktığı, her zaman hayran kaldıları dudaklardı bunlar. Öpmeyi hayal ettiği dudaklardı, şimdi de öpüyorlardı. Öylesine aşklaydı ki, kapalı gözlerinin ardından gözleri yaşardı. Ama bu sefer acıyla değil, bu sefer kalp acısı yoktu içide. Mutluluk ve birazcıkta duygusallık.
Çünkü ikisi de kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu. Biri kendisinden nefret ediyor sanıyordu, biri artık sevmek istemediğini. Ama öyle değildi, o her zaman aşıktı. O ise asla onu sevmeyi bırakmamıştı. Denemiş ama asla başaralı olamamıştı. Çünkü kalp böyleydi. İzin vermiyordu. Dudaklarını birbirlerinden ayırdıklarında göz göze geldiler.
"Daha yeni kusmuştum."
Dedi ve cümlesini bitirdikten sonra yere eğilerek öksürmeye başladı. Kusacak bir şey kalmadığı için artık öksürüyordu.
"Sırıtmayı
Öksürdü
Kes ve
Yine öksürdü
Bana su getir."

Emin koşarak bir şişe suyu kapıp getirdi. Yüzündeki sırıtışa engel olamadan suyu ona uzattı. Ama hala gülüyordu.
Selim sudan bir kaç yudum aldıktan sonra bir kaç küçük öksürdü ve kendisine sırıtarak bakan Emin'e baktı.
"Beni seviyorsun. Aşk olarak."
"E-evet."
"O zaman soruyorum. Tamam sakin ol."
"Sakinim zaten."
"Kendimle konuşuyorum."
Selim gülmesine engel olamadı.
"Benimle çıkar mısın?"
Emin gözlerini kapatmış cevabı bekliyordun.
"Her an yüzüne kusabilme ihtimali ile kabul ediyorsan ben evetim zaten."
"Evet dedin. Evet. Şu an sevgiliyiz. Bir saniye bir saniye böyle söyleyince benim bile midem bulandı."
"Çok midem bulandırı değil mi?"
"Heyecan mı? Kırk yıl düşünsem heyecanlanınca kusan birinin olacağını düşünmezdim."
"Seni görünce kusasım geliyor."
"Bu seni seviyorum demek mi oluyor?"
"Bilemiyorum."
"O zaman benimde seni görünce kusasım geliyor."

İkisi de kızarmış yüzler ile birbirlerine bakıyorlardı.
"Hass- ben yarışı kazandım. Ödül vereceklerdi. Lan ben yarışı kazandım. Kazandım."
Bir anda heyecanı yerine döndü. Önünde genci itip aceleyle koştu. İnsanlar kendisini bekliyordu. Takım elbiseli birinin elinde küçük bir kupa vardı. Konuşmalar falan oldu, tabi Selim bunların hiçbirini düşünmüyordu. O kendisine bakan sınıf arkadaşına, daha doğrusu sevgilisine bakıyordu.
Ödülünü ona verdiler ve her şey bitti. İnsanlar dağılmaya, okulundaki insanlar ise onun yanına toplanmaya başladı.
"Koçum be! Helal sana!"
Selim gülümsemekle yetindi. Çünkü onların motive etmeyen seslerini duymuştu. Ama onu harakete geçiren Emin'nin başarmasını istemesiydi. Sadece o yüzden kazanmak istemişti. Onun için.
Şimdi de gülerek kendisine bakıyordu.

Onun kolundan tutup o kalabalığın içinden çekti. Sonra kolunu omzuna atıp onu zorla yürütmeye başladı.
"Çok aç olmalısın."
Selim bir an bütün bedeniyle açlığını hissetti. Şu an midesinde bir gram bir şey yoktu sanki.
"Lan çok açım ben. Acayip."
Hem yürüyorlar hemde konuşuyorlardı.
"Bu kadar zayıf olmana şaşmamalı. Nede olsa yediklerini çıkarıyorsun."
"Öff artık bu konuyu kapatsak."
"Tamam sevgilim."
Son kelimesini bastırmıştı. Selim'in gözleri bir an açıldı.
"Seni lanet-"
Elini ağzına götürüyordu. Derin derin nefesler alıp midesinin yanmasını engellemeye çalışıyordu. Uzun bir süre derin derin nefesler aldı.
"Tamam tamam. Sakin ol, heyecanlandıracak şeyler yok."
"Lütfen sus ve bana bakma. Açlıktan şurada bayılacağım. Konuşma, dokunma bana bakma. Çünkü midemi bulandırıyorsun."

Yolda geçen bazı insanlar onları duymuş ve şaşkınlık içindelerdi. Çünkü ikisi de gülüyordu. Özellikle kendisine bu sözler söylenen Emin.
Emin dediği gibi uzak duruyordu ama ondan bakışlarını ayırmıyordu. Aşkla bakıyordu ona. Aslında onu unutmayı çok denemişti. Ama o temizlikte ele gelen saç teli gibi sürekli bir elinden diğerine geçiyordu. Onu unutmak imkansızdı. Ama mutluydu, şimdi onu unutmak zorunda değildi. Çünkü kendisini oda seviyordu. Hatta kusacak kadar.

Bitti.

_______________________
_______________

Selamlar benim muhteşem okuyucularım. Kısa hikayemiz bitmiş bulunuyor. Ve şu an yayında olan hiçbir hikayem yok. Ama sanmayın ki yeni hikaye olmayacak. Canların bildiğiniz üzere bütün yazdığım karakterlerin olduğu bir hikaye yazacağım. Tabi ne zaman yayınlarım haberim yok ama bu çiftimizde olur orada. O hikayemi yayınladığımda da oraya da bekliyorum. Ayrıca kimse beni uyarmamış, hikaye kısa olduğu ve aradan uzun zaman geçip yazdığım için Selim'i Semih Emin'i Emir diye yazmışım. Ben neyin kafasındaymışım öyle. Neyse canlarım bay bay sizi seviyorum.

(Eğer beni ve yazdığım hikayeleri seviyorsanız hep orada olacağım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Eğer beni ve yazdığım hikayeleri seviyorsanız hep orada olacağım. O diğer hikayem yayınlanana kadar şimdilik hoşçakalın.)

~Seni görünce kusasım geliyor.~ •bxb•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin