iv | zehrin akıntıları

781 92 9
                                    

iv.

Belki de ilk defa hayatında bu kadar huzurlu ve aynı anda korku içinde uyumuştu genç çocuk. Bu karışık duygularla beraber asla uyanmak istemediği bir uykuda iken, kapısına vurulan yumruklar onu uyandırdı.

Sabahın erken saatleri olsa gerekti, perdesinin aralığınından çok zayıf güneş ışınları geliyordu, daha uyanmaması gerektiğinin bir göstergesiydi bu.

Ama yumruklar susmadı ve gözleri ağlamaktan şişmiş olan güzel genç yüksekçe bir iç geçirmiş, kendini zorla yatağından kaldırdı.

Kimin kapısında olduğu az çok tahmin edebiliyordu ve şuanda o kapıyı açıp hiç de bir konuşma gerçekleştirmek istemiyordu. Ama bencilliği ona geri dönmemişti daha.

Ayaklarını tahta zemine sürte, sürte kapısına doğru ilerlemişti. 'Geliyorum' demek istemişti kapıdaki kişiye ama sesi çıkmamıştı. Boğazı acıyordu biraz ve kendini zorlamak istemedi.

Kapıyı sonunda açtı, karşısında kaşları çatılı duran herhalde en yakın diyebileceği arkadaşı duruyordu. Esmer çocuk bir süre onun yüzü gözü şişmiş haline baktı, "Berbat gözüküyorsun." Dedi.

Jeongguk hala açamadığı gözlerini, göz kapaklarının altından devirdi ve neredeyse duyulamayacak bir şekilde "Sana da günaydın, Tae-hyungie."

Jeongguk kapıyı açık bırakarak apartmanının içine geri döndü, omzunun üstünden bu sefer biraz daha yüksek bir şekilde, "Yüzümü yıkayıp geliyorum." Dedi.

Kendine çeki düzen verdiğinde, - artık göz kapakları birbirine yapışmıyordu. - arkadaşının beklediği salona geri dönmüştü. Taehyung sabırsız bir şekilde çiftli koltukta oturmuş onu bekliyordu.

Jeongguk karşısında ki tekli koltuğa oturmuş ve kollarını göğsünde bağladı. Taehyung'a beklentili bir şekilde bakmaya başladı. Esmer genç zaman kaybetmeden sorularını yöneltmeye başladı.

"Dün ne olduğunu anlamadım, düzgünce anlatır mısın Jeongguk?"

Taehyung'un suratında ki ciddi ifade Jeongguk'un yutkunmasını sağladı. Göz teması kuramadı büyüğüyle.

"Yoongi hyung... Benim ruh eşim."

Taehyung bir süre devam etmesini bekledi, ama küçük olan bir şey demediğinde kendi konuştu, "Bu kadar mı yani?"

Jeongguk anlamayarak ona baktı, "Başka ne olsun hyung?"

Taehyung sıkıntılı bir nefes verdi, "Nasıl olduğunu anlatabilirsin mesela?"

Jeongguk düşünceli bir şekilde yere baktı, gözlerinin kenarlarında gözyaşları birikmişti azıcık.

"Çok anlatılacak bir şey yok... Bir anda göğsümde bir şey hissettim ve Yoongi hyung'un da göğsünü yokladığını gördüm. Hızlıca lavaboya koştum ve göğsümü açtığımda iz oradaydı."

Taehyung şakaklarını ovmaya başladı, "Jeongguk... Böyle bir durumda ne yapmalısın biliyorsun değil mi?"

Küçük olan yere bakmaya devam etmişti, bir cevap alamayınca Taehyung kendi cevapladı sorusunu, "Onunla konuşmalısın, ona söylemelisin."

Bununla beraber Jeongguk kafasını anında kaldırmıştı, büyük bir hırsla kafasını hayır anlamında sağa sola sallıyordu, "Olmaz hyung! Onun bir ilişkisi var, aralarına giremem..."

Taehyung içinde ki endişenin sinirle karıştığını hissediyordu, sesini biraz yükselterek konuştu "Ne yapacaksın o zaman? Kendini ölüme mi teslim edeceksin? Hem de Yoongi hyung ile birlikte?"

when your heart stings, yoonkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin