Bölüm 3

715 54 12
                                    

Sabaha hiç de güzel başlamamıştım. Biri aşağıda durmaksızın zile basıyordu. Yastığı kulağıma bastırarak sesi biraz azaltmış uykuma devam etmiştim. Ama sonrasında bu kez telefonum ardı ardına çalmaya başlayınca pes ettim. Gözlerimi açamadan el yordamıyla yanımdaki komodinde telefonumu aradım. Zil sesimden nefret edeceğim kadar uzun bir zamandan sonra ancak bulabilmiştim telefonu. Oflayarak tek gözümü açıp ekrana baktım. Jongin arıyordu. Telefonu açıp kulağıma dayadım. Aşağıdaki her kimse zile basmayı kesmişti neyse ki.

''Kapıyı açsana Sehun.''

Sonrasında nefes bile almama izin vermeden telefonu yüzüme kapadı. Elimdeki telefonu görmesem rüya deyip devam edebilirdim ama rüya falan değildi. Yatakta gerildim önce. Jongin'i daha fazla aşağıda bekletmek istemiyordum ama yine de banyoya koşup yüzümü yıkadım. Bir elimle saçlarımı şekle sokmaya çalışırken esneye esneye aşağıya indim. Kapıyı açınca karşımda beyaz üzerinde minik mavi desenlerin bulunduğu gömleği ve dar kot pantolonuyla bu kadar basit giyinmesine rağmen gözlerinizi üzerinde toplayacak derecede yakışıklı görünen Jongin'i buldum. Saçlarını gelişi güzel geriye yatırmıştı. Gömleğinde siyah bir güneş gözlüğü asılıydı. Sabah sabah gözümü açmam için iyi bir nedendi bu ama yapamadım. Sanki gözlerim kendiliğinden kapanıyor gibiydi. Çok uyumuştum ondandı büyük ihtimalle. Saat kaç emin bile değildim.

Uyuşuk bir şekilde yana kayıp Jongin'in geçmesine izin verdim. O da girer girmez baştan aşağı beni süzdü. Bu kadar uykulu olmasam utançtan yerin dibine girerdim herhalde. Ne haldeydim kim bilir. Tam anlamıyla yataktan çıktığım gibi karşısına çıkmıştım. Hem de o böyle giyinip kuşanmışken.

''Bu saate kadar uyudun mu cidden?''

Ağzımı açmaktan aciz bir haldeydim. Kafamı salladım yavaşça. Ama aşağıya doğru eğdiğim kafamı yeniden kaldırmak için büyük bir çaba harcıyordum gerçekten. Jongin benim bu halimi görünce kafasını iki yana salladı. Beni salondaki kanepeye oturtup kahve hazırlayacağını söyleyerek mutfağa geçti. Ben de salondaki saate bir göz atıp orada gördüğüm 14:23 sayısına rağmen kendimi kanepeye atıp uzandım.

Gözlerim kapanıp bilincim kaymadan hemen önce yanağımda bir baskı hissettim. Jongin kahveyi ışık hızında hazırlamış gibiydi. Anlaşılan hazır kahve kullanmıştı. Gözlerimi açmadan önce burnuma dolan kahve kokusuyla gülümsedim. Bayılıyordum bu kokuya. Gözlerimi açıp doğruldum. Jongin'in bana uzattığı kupayı iki elimle kavrayıp bir yudum aldım. Sade kahvenin acı ve buruk tadı boğazımı kaplarken psikolojik olarak kendimi daha dinç hissetmeye başlamıştım bile. Jongin yanıma oturup bana döndü. Ben sevgilim yanımdayken elimdeki kahveyle yaşadığım aşktan utanıp ona döndüm.

''Bugün lunaparka gideceğiz.''

Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Öncesinde herhangi bir plan yapmadığımıza emindim oysaki.

Jongin benim bu meraklı ve sorgulayıcı bakışlarımı görünce savunmaya geçti. Sabah sabah gidip Sehun'a mızmızlanayım biraz demiş herhalde. Daha öncesinde lunaparka gittiğimizde bana küs olduğu için hiç de zevk falan almamış. Oysaki dönme dolapta yanıma gelip bana deliler gibi sarılmamak için zor tutuyormuş kendini o an. Hak vermiştim ona. Bu aralar dışarıda hiç vakit geçiremiyormuşuz bir de. Baekhyun'u yalnız bırakmıyordum asla çünkü. Bunda da haklıydı yani. Bir de uzun zamandır sevememiş beni. Bunda haklı bulmamıştım onu aslında. Bir yerlere kaybolmadığı her akşam benim evimde ya da onun evindeyiz zaten. Sevdiriyor kendini dilediği kadar, ben de sevdiriyorum ona kendimi. Ama yine de tamam diyorum. Tamam gidelim deyip kabul ediyorum. Çocuk gibi seviniyor tabii.

Kahvemin kalanını ona uzatıp yukarı çıktım hemen. Üzerime geniş mavi tişörtümü altıma siyah dar pantolonumu giydim. Tişörtümün bir ucunu pantolonumun içine tıkıştırdım. Siyah spor ayakkabılarımı giyip aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı önüme düşürdüm. En rahat bu şekli alıyorlardı çünkü. Ben de Jongin'i bekletmek istemiyordum.

Rezerve DevrimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin