Bölüm 14

480 54 30
                                    

Günün ikinci şokunu çalan kapımı açınca yaşıyorum. Kravatımı genişleten parmaklarım öylece duruyor. Ben de ağzım bir karış açık kalakalıyorum. Karşımda Baekhyun var. Bir de Chanyeol. Ama beni şaşırtan onlar değil elbette. Ikına ıkına taşıdıkları koca televizyon. Görür görmez anlıyorum tabii. Jongin'in televizyonu bu.

''Çık Sehun. Çık yoksa Chanyeol oyun oynuyor falan dinlemem fırlatıveririm şuracığa.''

Ayaklarım benden bağımsız yana adımlayıp onlara yer açarken içeri giren Baekhyun hala 'ne ağırmış bu' diye söylenmeye devam ediyordu. Gözlerim taşıdıkları televizyonu dikkatle yere bırakan çiftteyken içeri Jongdae girdi. Elinde bir çift tavayla. Seke seke mutfağa gitti o da.

''Jongdae elindekileri gördüm. Buzdolabını tek başına taşıyacaksın.''

Baekhyun içeri doğru bağırırken Chanyeol onu omuzlarından benim yanıma doğru ittirdi. Önlerini kestim onlar dışarı çıkamadan.

''Ne yapıyorsunuz? Ne oluyor? Nereden çıktı bunlar?''

Baekhyun eliyle omuzunu ovuştururken Chanyeol cevap verdi bana.

''Jongin sana taşınıyor ya işte.''

Sanki normal bir şeymiş gibi bahsettiği şeye kaşlarım çatıldı hemen.

''Ne demek o ya? Jongin bana hafta sonu taşınacaktı.''

''O elin adamları odanı basmadan önceydi.''

Arkamdan yükselen kalın sesle döndüm. Jongin elinde koca bavuluyla tam arkamda duruyordu.

''Basma falan yok. Hırsızdı herhalde.''

Baekhyun, Chanyeol ve mutfaktan ağzında meyveli buzlarımdan biriyle çıkıp onlara katılan Jongdae Jongin'in yanından dışarı çıktılar.

''Neyse ne. Burada kalıyorum bu akşam. Ya da Suho Hyung'a söyleyelim de o karar versin.''

Ölsem söylemezdim. Zaten evhamlı bir adamdı Suho Hyung. Bir de bunu duysa ölürdü herhalde. Söyleyemezdim o yüzden. E Jongin de biliyordu bunu. Az değildi hani.

''Gir madem. Ama söyleseydin bari. Ortalığı toparlardım biraz.''

Koca bavulu rahatça içeri sürükledi. Ağzım açık kaldı arkasından. Ben olsam yanına çöker sızlanmaya başlardım taşıyamıyorum diye sızlanmaya.

''Birlikte toplarız. Ne gerek var?''

Arkasından salonun ortasına doğru yürüdüm.

''Televizyonu neden getirdin? Hani sadece kıyafetlerini taşıyacaktın sonra da öylece kiraya verecektin evi?''

Omuz silkti. Bavulu kanepeye yasladı. Kendi de bavula yaslanıp bana döndü.

''Chanyeol televizyonu bırakırsam benimle asla konuşmayacağını söyledi. Jongdae de tencere takımına yapıştı. Ama merak etme birkaç koliyle kitaplarım kaldı sadece. Sen karşı odayı boşalt benim için, biz de kalan eşyaları taşıyalım.''

Yanımdan geçerken eliyle omuzuma şöyle bir dokunup çıktı dışarı. Kanepeye yaslı kırmızı bavula bakakaldım. Sonra omuz silkip çıktım yukarı. Suho Hyung'un eski odasına girdim. Bomboştu zaten. Temiz çarşaf serdim yatağa. Bu yatak da Jongin'inki gibi geniş ve rahattı. Alışması uzun sürmezdi odaya.

Sonra giysi dolabını açtım. Temiz olduğundan emin olduktan sonra odanın banyosuna girdim. Jongin için temiz birkaç havlu koydum. Şöyle bir göz gezdirdim. Kendi eşyalarını da yerleştirince bir eksik kalmayacaktı.

Odada işim bitince yeniden salona indim. Yerde üst üste dizilmiş altı koli vardı. Ve yorulduğu her halinden belli olan dört kişi kanepelere çökmüşlerdi.

Rezerve DevrimWhere stories live. Discover now