Bölüm 33

391 47 6
                                    

''Nedir? Ne söyleyeceksin bana? Konuşacak mısın artık Sehun?''

Birkaç dakikalık sessizliğim onu sıkmış olmalıydı. Derin bir nefes aldım. Jongin benim delirdiğimden emin olacaktı artık ama söylemek zorundaydım. Yıllardır tek başıma taşıdığım bu yükü Jongin'le paylaşabilmek, bencilce olsa da, beni rahatlatıyordu.

''Geçenlerde hastaneye gittim.''

Kaşları çatıldı. Devam etmemi beklemeden araya girdi hemen.

''Neden? Bana arabanın sana çarpmadığını söylemiştin. Yoksa başka bir şey mi...?''

Konuşmama devam edebilmek için biraz güce ihtiyacım vardı. Ellerini sıktım yavaşça. O da oturduğu yerde öne kayarak bana yaklaştı.

''Öyle bir şey değil. Sadece dinle lütfen. Bana neredeyse araba çarpacağı o gün yola bakmadan atlayan bendim Jongin.''

Kaş çatışı derinleşti. Dudakları açılıp kapandı. Bir şeyler demesini beklemeden konuşmam gerekiyordu ama derin bir nefes almaya ihtiyacım vardı benim de.

''Neden? Nasıl?''

Sonunda dudaklarından dökülebilen bu sade soruyla burukça gülümsedim.

''Annem.'' dedim sadece.

Yüzü normale dönerken nefesini yavaşça dışarı saldı. Anlamıştı.

''Doktora gitmek istedim. Eskiden, Suho Hyung beni henüz yanına yeni almışken, gittiğim bir psikolog vardı. Ona gitmek istedim ama adam emekli olmuş. Başka bir doktor vardı. Biraz konuştuk ama gidip gitmeme konusunda emin değilim Jongin. Bir başkasına içimi dökebilir miyim emin değilim.''

Jongin beni sessizce dinledikten sonra ayaklanıp yanıma oturdu. Kolları beni sıkıca sarıp göğsüne çekerken ona ayak uydurdum.

''Seni bir şeye zorlayamam ama her şekilde yanında olduğumu bilmelisin Sehun. Yardıma ihtiyacın olduğunu düşünürsen sana destek olurum. Bu çekinebileceğin bir şey olmamalı. Daha iyi hissedeceğini düşünüyorsan o doktora gidelim. Huzursuz olduğunu biliyorum. Uykularında bile. Elimden bir şey gelmemesi ölüm gibi. Ama seni zorlayamam asla Sehun.''

İçten içe bir şekilde beni zorlamasını istemiştim galiba. Kendim bir şeyler yapabilecek güce sahip değildim çünkü. Ama biraz erken karamsarlığa düştüğümü Jongin'in devam eden cümlesiyle anlamıştım.

''Yine de artık sana zarar vermeye başladı bu şey. Buna katlanabileceğimi sanmıyorum. Evet seni elbette zorlayamam ama yalvarıyorum Sehun. Kendine zarar verecek şeylere karşı savaş lütfen. Başına kötü bir şey gelme olasılığı bile beni deliye çevirirken bunu yaşamak beni bitirir.''

Jongin'in yanağımda hissettiğim kalp atışları beni sakinleştiriyordu. Yanımda olacağını bilmek beni bir şekilde rahatlatırken aslında denemenin o kadar da kötü olmadığını düşünüyordum. Jongin'i bitirmek istemiyordum. Ben Jongin'i nasıl bitirebilirdim ki?

Ayrıca daha fazla kendimi kaybetmeden buna bir son vermem iyi olacaktı sanırım. Beynimin beni korumak adına derinlerine gömdüğü şeylerle yüzleşmenin vakti gelmişti. Jongin'in de dediği gibi savaşmalıydım. Kendimle gireceğim bu savaştan her türlü yenik ayrılacağımın farkındaydım ama bir korkak gibi de davranmak istemiyordum.

Ama ben daha ağzımı açıp savaş planlarımdan bahsedemeden kapımız açıldı. Öylece paldır küldür birileri girdi içeri. Ben de korkarak Jongin'e sığındım hemen. Evin iki sahibi de salonda öylece otururken kimdi bu? Bir de anahtarı vardı üstelik.

''Buradalar buradalar.''

Gelenlerin Baekhyun ve Jongdae olması beni şaşırtmamalıydı ama şaşırmıştım maalesef. Ellerindeki çantaları koltuğun yanına atıp oturdular. Jongin sakinleşip arkasına yaslanırken ben hala büyüttüğüm gözlerimle bakıyordum karşımdaki ikiliye. Jongdae omuz silkti. Hala spor kıyafetlerinin içindeydiler.

Rezerve DevrimWhere stories live. Discover now