Bölüm 53

407 40 7
                                    

Dalgın bakışlarla filtreden akan kahveyi izledim. Kahve kokusu burnuma dolunca üzerimdeki dalgınlıktan kurtulup yüzüme bir gülüş yerleştirdim. Kahve beni her zaman için mutlu ederdi. Yavaş hareketlerle tezgâhın üzerine bıraktığım iki kupayı kendime doğru çektim. Misafirim gelmeden önce kahvesinin her zaman için hazır olması gerekiyordu. Sınırsız katı kurallarından biri de buydu. Bu katı kurallarının sadece bana karşı olduğunu düşünüyordum çoğu zaman ama ona karşı çıkacak cesaretim yoktu. Biraz deli bir adamdı çünkü. Kahveleri henüz doldurup salona geçmiştim ki arabasının sesini duydum. Bu dakikliğine her zamanki gibi şaşırmadan edemedim. Eve bir tür kamera taktırdığını bile düşünüyordum aslında. Onu kapıda bekletmemek için adımlarımı oraya yönlendirirken başımı geriye atıp bağırdım.

''Jongin.''

Jongin'in asık suratıyla deri ceketini giymeye çalışarak aşağı indiğini görünce adımlarımı durdurup ona döndüm.

''Kes şunu.''

Gülümseyerek söylediğimde gözlerini devirdi. Yanıma ulaşana kadar onu izledim. Bu kadar yakışıklı olması haksızlıktı. Karşı çıkamayacağım, boyun eğmekten başka bir seçeneğimin olmadığı bir haksızlık.

''Bu durumdan hoşlanmıyorum.''

Kapı tam o anda çaldı. Kısa bir bakış attım ama açmak için herhangi bir harekette bulunmadım.

''Biliyorum. Ama kendine ait kişisel zamanınmış gibi düşün.''

''Her zaman aynı şeyi söylüyorsun.''

Başımla onayladım.

''Biliyorum.''

Beni kendine çekip dudaklarıma bir öpücük kondururken kapı ikinci kez çaldı.

''Beni mahvedecek.'' diye mırıldandım.

Jongin'in dudakları birkaç milim uzağımdaydı. Konuştukça dudağıma çarpan dudaklarıyla geri de çekilemiyordum. Jongin yavaşça gülünce nefesi yüzüme çarptı. Hiç sırası değildi bunun. Tanrım.

''Biliyorum.''

Benim ona söylediğim cümleyle beni vurunca kaşlarım çatıldı yavaştan. Ama beni ona çemkirmeye karşı durduran kapının dışından yükselen kalın ses oldu.

''Oynaşmayı kesip kapıyı açın.''

Gözlerim irileşirken Jongin'e döndüm. Kamera konusunu ciddi ciddi konuşmamız gerekecekti. Jongin kollarını benden ayırıp kapıyı açtı.

''Selam Minho.''

Doktorum uzun yeşil saçlarını geriye doğru tarayarak gözlerini devirdi.

''Nihayet.'' diye mırıldanarak içeri girdi.

Girer girmez bana attığı ters bakıştan kaçmak için gözlerimi Jongin'in üstünde tuttum. Jongin güzel bir gülümsemeyle bize veda ederken bir benzerinin benim yüzümde oluştuğunu düşündüğüm gülümsemeyle aynı şekilde karşılık verdim.

Jongin çıkıp kapıyı kapatırken Minho'yla içeri geçtik. İçeriden yükselen kahve kokusuyla gülümsemeye başladı. İkimizin ortak noktalarından biriydi kahve. Her zamanki tekli koltuğuna yayılıp sehpanın üzerine bıraktığım kahvesini eline aldı.

''Onunla oynaşmıyordum.''

Ben de onu taklit ederek dumanı tüten kahvemi alıp kupanın iki yanına sardım ellerimi. Kahvesinden bir yudum almadan önce göz devirdi.

''Erkek arkadaşınla oynaştığın için seni suçlayacak değilim ama bir dahaki sefere benim kapıda beklemediğim zamanlardan birini seçin.''

Rezerve DevrimWhere stories live. Discover now