121

4.7K 146 51
                                    

"Taehyung, en çok şuradaki yıldız parlıyor."

"Senin gibi."

"Romantik mi olmaya çalışıyorsun?"

"İlk sen başlattın." Kolu ile Eul'u tamamen sarmış olan Taehyung, hafif eğildi ve burnunu Eul'un burnuna sürttü. Yılbaşı gecesi onunla olmak ayrı bir mutluluktu. Taehyung'un evindeki küçük terasta, yılbaşı ağacının yanına oturmuş yıldızları seyrediyorlardı. "Eul." Taehyung'un seslenmesi üzerine gözlerini yıldızlardan çekip kafasını en değerli yıldızına çevirdi Eul. "Hı?"

"Beni oylamıyorsun değil mi? Çünkü benim seninle evlenmek gibi planlarım var da." Eul'un soruyu algılaması için birkaç saniye düşünmesi gerekti. Anladığında ise yüzünde buruk bir tebessüm oluştu.

Onu oyalıyor sayılır mıydı?

Ne olacağı belli değildi. Ona göre birkaç aya ölüp gidecekti. Babasının umuduna tutunuyordu. Kendi umudu yoktu.

Kendi umudu yoksa, Taehyung'a da umut olamazdı ki. Taehyung, onunla evlenme hayalleri kurarken... Eul az kalan ömründe Taehyung'u daha da umutlandırıp, o gittikten sonra umutlarını boşa çıkarmayacak mıydı?

Taehyung bunu hak etmiyordu. O mutlu olmayı hak ediyordu. Yine düşündü Eul. Onu üzmekten başka bir işe yaramayacaktı.

"Eul, ne düşünüyorsun öyle? Yoksa cidden oyalıyor musun?" Taehyung'un şakayla karışık seslenmesiyle kendine gelen Eul, ona dönüp tebessüm etti. "Benimle evlenmek istediğini söyledin. Heyecanlandım."

Eul'un ağzından çıkanlar yalan değildi. Ama yine umut vermekten başka bir şey de değildi. O an 'Aptalsın! Umut vermeyeceğim dedikçe kendini tutamıyorsun!' diye bağırıp kendini yumruklamak geçti Eul'un aklından. Yine yapıyordu. Ama istemsizce.

Belki de sebebi, Taehyung'un yanında oldukça umut dolmasıydı. O da hayaller kuruyordu. Hastalıktan kurtulacaktı, Taehyung ile evleneceklerdi, çocukları olacaktı...

Sadece Taehyung'un yanındayken gelen bu düşünceler, Taehyung gittikten sonra Eul'un kafasında en derine gömülüyor, umutsuzluk doğuyordu.

Annesinin öldüğünü söylediklerinde inanmamıştı. Onu beklemişti. Her gece odasında yatarken, annesi gelip ona iyi geceler kızım diyecek diye beklerdi. Ama gelmemişti.

Gelmemişti ve Eul annesinin öldüğüne inanmaya başladığından beri bu dünyada umudu kalmamıştı. Yıllar sonra düzelmiş olsa da, artık eski Hwa Eul geri dönmüştü.

Sadece babası için savaşacaktı. Eğer Taehyung öğrenirse onun için de. Ama söylemeye niyeti yoktu. Sehun'a dahi söylemeyekti. Bu süreçte kendinden başka kimse acı çeksin istemiyordu. Ona kalsa babasına da söylemezdi ama doktor yapmıştı yapacağını işte.

"Evet. Seninle evleneceğim. Benim Eul'um." Taehyung Eul'un alnından öptüğünde, Eul dolan gözlerini gizlemeye çalışıyordu. "Taehyung, sana yılbaşı hediyesi aldım." Hemen arkasını döndü, çantasını açtı ve hediyeyi aramaya başladı. Aslında bulmuştu ama gözleri iyice düzelsin diye zaman kazanmaya çalışıyordu. Belli olmayacağına emin olduktan sonra hediyeyi çıkardı ve arkasına döndü. "İşte buldum. "

Küçük kutuyu Taehyung'a uzattı. Taehyung ise gülümsedi ve yerinden kalktı. "Bekle ben de getireyim." Yapılı vücudu ve aşırı yakışıklılığı olsa da tatlı tatlı koşması Eul'de onun yanaklarını sabaha kadar sıkma isteği uyandırıyordu.

Taehyung elinde bir kutuyla geldi ve yerine oturdu. "Al bakalım." Taehyung Eul'e, Eul de Taehyung'a hediyesini verdiğinde, sanki anlaşmış gibi ilk Eul açıyordu. Kutuyu açtığında ise içinden kaliteli olduğu her yönden belli olan bir karakalem kalemi çıktı. Eul'un almak istediği ama maaşı yüzünden alamadığı kalemden. "Taehyung! Sen ciddi misin? Voah! Çok teşekkür ederim. Beni nasıl mutlu edeceğini biliyorsun. Gerçi sen yanımdaysan mutluyumdur da konumuz bu değil. Şuna bak çok güzel!"

"Beğendiğine sevindim. Şimdi sıra bende." Taehyung yavaşça kutuyu açtığında Eul, vereceği tepkiyi bekliyordu. Kutunun içinden siyah, üzerinde beyaz ile 'tatlı' yazan bir saç bandı çıktığında Eul konuşmaya başladı.

"Beğenir misin bilmiyorum. Benim senin kadar param yok ve ne alacağımı bilemedim o yüzden böyle bir şey vermek istedim. Manevi değeri olan bir şey. Saç bantlarını seviyorsun ve üzerindeki yazıyı ben iğne iplikle yazdım. Sen bana hep diyorsun ya 'tatlı' aslında çok hoşuma gidiyor. Ve sen benden daha tatlısın. Ah ne diyorum ben! Yani beğenmezsen anlarım, sonuçta-"

Eul'un sesini kesen, Taehyung'un onu öpmesiydi. Dudaklarının yumuşaklığı ve sıcaklığı Eul'un kalbine işlerken, Taehyung'un ağzında atan kalbinin de ondan farkı yoktu.

Ayrıldıklarında Eul'un kapalı olan gözlerini gören Taehyung kıkırdadı. "Hayatımda aldığım en güzel hediye bu. Tabii senden sonra. En en güzel hediyem sensin." Eul de gülümsedi ve gözlerini açtı. "İyiymiş."

Yandan yandan sırıtan Eul'un alnına eliyle vurdu Taehyung. "İnsan 'Sen de öylesin sevgilim' falan der. Benden daha odunsun!"

"Söylemeye ne gerek var, bilmiyor musun sanki?"

"Biliyorum değil mi?"

"Biliyorsun tabi."

Bir müddet daha gülüşüp sohbet ettiler. Daha sonra ise saatin on ikiye gelmek üzere olduğunu Eul fark etmişti. "Taehyung, yeni yıla gireceğiz! İki dakika var!"

"Güzel! Bir dilek tut!" Gözlerini kapatıp bir süre düşünen Eul gözlerini tekrar açtı. "Tuttum. Sen de tut." Taehyung da aynısını yaptı. "Ben de tuttum. Sen ne tuttun Eul?"

"Neden söyleyeyim?"

"Söyle işte ne olacak."

"Söylemem. Bak saniyeler kaldı! 10 - 9 - 8 - 7 - 6..."

"5 - 4 - 3 - 2 - 1!" Havai fişekler patladığında Taehyung birden fazla sıkı bir şekilde Eul'e sarıldı. Eul ise havai fişeklerin şokunu atlatamadan, Taehyung'un sarılması ile sarsılmıştı. "Taehyung ne yapıyorsun, ödüm koptu?!"

"Yeni yıla nasıl girersen öyle geçermiş."

"Aptal." Eul de güldü ve kollarını Taehyung'a sardı. Ama az önce gerçekten yüreği hoplamıştı. "Taehyung bana bu havai fişeklerin senin işin olmadığını söyle."

"Kim? Ben? İşim olmaz."

"İnandırıcı değilsin."

"Ne yapalım idare et." Taehyung göz kırptı. Her ne kadar Eul'u korkutmuş olsa da havai fişek olayı içine sinmişti.

Yağmurun başlaması ile Eul'un yüzündeki gülümseme büyüdü. "Eul, dileğin yağmur yağması mıydı? Ne bu mutluluk?"

"Ne güzel yağıyor. Hadi Taehyung dışarı çıkalım!"

"Zaten dışarıdayız."

"Bana odun diyene bak! Hadi kalk. Yeni yıla evde girdik, dışarıda devam edelim."

"Yağmur yağarken sokakta dans eden genç aşıklar olalım diyorsun yani?"

"Neden olmasın?"

"Eh, bana uyar. Filmlerde öyle sahnelerde yakınlaşmala- ah!!"

"Çok konuşma! Bir tane daha geçiririm!"

"Tamam be! Beni bekle sana da hırka vereceğim! Şuna bak, hiç dinliyor mu?!" Taehyung da Eul'un arkasından gittiğinde ikisinin de yüzündeki gülümseme etrafı aydınlatıyordu. Her zaman olduğu gibi bu gece de birlikte ve güzel geçecekti onlar için.

En azından bu gece de...

-

-

-

-

Kaç gündür bu bölümü yazıyorum bugün sonunda tamamladım.

Bölümleri yazdığım gibi atmadığım için bazen birikiyor güzel oluyor ama maalesef şuan elimde başka bölüm yok. Birkaç güne anca yazarım.

Bu bölüm ya da gelecek bölümlerde olabilecekler hakkındaki düşüncelerinizi alabiler miyim?

Ya da kitap güzel gidiyor mu? Sizi sıkıyor muyum? Okurken eğleniyor musunuz?

Sizi seviyorum oylayın lütfen <3

THE PHOTO • Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin