· 11 : serâğâz ·

124 28 11
                                    

" Varlık ve yokluğun bir anlık sayhâda gizlenişi, 

Uzaklara duyulan özlem... 

Belki bir yerlerde bulduğumuz huzuru yeniden arayış... 

Bir zamanlar sahip olduğumuz o gönül'e yeniden sahip olma tutkusu... 

Hiç duymayacağını bile bile derin bir nefes alış verişte, 

Ne var ne yoksa bırakıvermek bir köşeye... "

Boş bakışlarla ulaşmıştık eve. 

İkimizin de yüzünden okunuyordu, sanki ruhumuz büyük bir fırtınadan sağ çıkmıştı da yaralıydık.

Üzerimdeki bu sükût beni korkutmalı mıydı? 

Küçük tokmağın çalınması ile Fâtıma Ana'nın kapıyı açması bir oldu.

"E be yavrum, endişe ettiydim, başınıza maazallah kötü bir şey geldi sandım." 

Âişe'yi hemencik kollarının arasına aldı. Bir yandan başını okşuyor, arada bir yüzünü ellerinin arasına alıp yanaklarına öpücükler konduruyordu. Gerçekten de endişelenmiş olmalıydı. Suçlu hissetmemek elde değildi, benim merakım yüzünden geç kalmıştık. 

Ben hüzünlü bir gülümseme ile onları seyrederken Fâtıma Ana'nın gözleri beni buldu. Âişe'yi yavaşça bırakıp bana gel işareti yaparken yüzü gülüyordu. Yanına varınca kendimi onun sıcacık kollarının arasında buldum. O bana daha sıkı sarıldıkça boğazımdaki düğüm de büyüyordu sanki. Annemi son gördüğüm an geldi hatırıma yine. Kendini koridorun ortasına bırakışı, feryadı... Arkamdan seslenişi... 

Kâtil... 

İki babamın da kâtili ben miydim sahi? Gerçekten ben miydim?

Benim için, ben mutlu olayım diye denize açılan ve ürkek saçlarımı tutarken derin sulara gömülen öz babam... 

Yaptığı büyük hatalara rağmen, benim fevri davranışım yüzünden uçurumdan yuvarlanan diğer babam...

Kimi kandırıyordum ki? Mus'ab'ın hissiyatını biliyordum. 

Kendisini suçlamanın, yüreğine nasıl ağır geldiğini pek iyi biliyordum hem de. 

Ruhunda açılan yaraları tanıyordum. Her gece, yaşananları kafanın içinde tekrar ve tekrar başa sarmanın nasıl acı verdiğinin de şahidiydim. 

Mavi göğe baktım, gözlerime doluşan yaşları uzaklaştırabilmek için. 

"Verdâ'm... Ne diye ağlarsın?" 

Fâtıma Ana bir yandan yanağımdaki yaşları siliyordu, bir yandan da endişeyle beni süzmeye devam ediyordu. Neyse ki hıçkırıklarımı dizginleyebilmiştim de daha fazla telaş etmesine mahal vermemiştim. 

"İyiyim Fâtıma Ana'm. Duygulandım herhâlde..."

"Âh deli kız..."

"Dönemindendir bu duygusallığı." diyen Âişe kıkırdayışını gizlemek için eliyle ağzını kapattı. 

"Ne dönemi?" Islak gözlerimle bir Aişe'ye bir de Fâtıma Ana'ya bakıyordum.

Fâtıma Ana kaş göz hareketleri ile Âişe'yi susturmaya çalışıyordu. "Ayıp." diye fısıldadı bir ara. Benim anlamamış yüz ifademi görünce ise, bir açıklama yapma gereği hissetti.

"Hayz döneminden bahsediyor kızım." dedi kimsenin bizi dinlemediğinden emin olduktan sonra. Oysa evin bahçesindeydik, kimsenin bizi duymasına imkan yoktu. 

iflilak: yeryüzünü bulutlar kapladıWhere stories live. Discover now