· 24 : yâd ·

86 13 25
                                    

"Derin uykularla sarmaş dolaş, 

Yağmur sularını biriktiriyorum. 

Kıyılarım kurumuş, ölmüş balıklar. 

Hem afakta, hem enfüste 

Çağırıyor beni yalnızlığım."

"Verdâ, annecim bak doktor bey geldi. Aç hadi kapıyı."

Güneş batmak üzere.

Son ışın hüzmesi de penceremden odaya vuruyor fakat bu kasvetli havayı dağıtmaya yetmiyor.

Aksine, tozlar belirginleşiyor.

Nefes aldıkça, boğuluyorum gibi.

Fakat umursamıyorum, alışmışım.

Pencere kenarında oturmuşum yine, her zamanki yerimde.

Bir zamanlar babamın kucağında oturduğum bu koltuk bana büyük geliyor, içinde kayboluyorum sanki.

Havalar soğuk, mezarlığa gelen kişiler sayılı.

Ölenle ölünmez diyerek yaşamlarına devam ediyor insanlar.

Bir ben...

Bir ben, devam edemiyor gibiyim.

Bir ben, takılı kalmışım, bir saat misâli.

Akmıyor zaman benim için.

İlerlemiyor bir türlü, akrep ve yelkovan.

Kum saatinin taneleri sıkışmış kalmış.

"Kusura bakmayın doktor bey, buraya kadar zahmet ettiniz. Çok mahcup hissediyorum size karşı."

"Estağfirullah. Müsaade ederseniz Verdâ ile yalnız konuşmak isterim."

Kapının ardından gelen konuşmaları işitiyorum. Fakat zihnim onları anlam süzgecinden geçirmek yerine bir kenara yığıyor gibi.

Annem tereddüt ediyor başta, sonra çaresizce başını sallıyor, biliyorum.

"Ah pekâlâ. Siz nasıl uygun görürseniz... Ben hemen aşağıda olacağım."

Ardından merdivenin gıcırdamaları... Annem iniyor.

Kibarca bir boğaz temizleyişi, ardından ahşaptan çıkan sesler. 

Birinin yere çökmesi gibi.

"Verdâ..."

Adımı söylüyor birisi.

"Verdâ?"

Duyuyorum.

"Verdâ!"

Fakat anlayamıyorum.

Hamamdan dönüyorduk. Kendimi dünyanın en temiz insanı gibi hissediyordum. Keselenme faslı işkenceyi anımsatmış olsa da Âişe ve Ahsen ile epey eğlenmiştik. Evet, Ahsen de gelmişti bizimle. 

Mus'ab'ın namazı öğretmesi için bana bahsettiği kişiydi Ahsen, zaman nasıl da geçiyordu. Ondan öğrenmek nasip olmamıştı, bir süredir evde değilmiş. Nerede olduğunu sormaya çekinmiştim. Ki zaten o ahşap mescitte tanıştığım Karadenizli boncuk gözlü teyzeden öğrenmiştim gerekenleri. Sonrasında da Âişe ile medreseye gittiğim birkaç seferde iyice oturtmuştum sureleri ve duaları. 

iflilak: yeryüzünü bulutlar kapladıWhere stories live. Discover now