Lullaby

5.4K 505 1.2K
                                    

"Geç şuraya!"

Yaşlı beden, arkasındaki güçlü kollar tarafından itildiğinde, son iki basamaktan yuvarlanmaktan son anda kurtulmuş ve tırabzanlara tutunarak yere devrilmişti. Kendisine doğru öfkeyle gelen bedenden korunmak ister gibi ellerini önüne siper ediyordu.

"Ben bir şey yapmadım Bay Styles, cidden!"

Harry onu yakalarından tutup sertçe kaldırdı. Adam titriyor, yalvarıp duruyordu fakat Styles'ın gözünde acıma duygusu görememek korkusunu daha da körüklüyordu.

Kendi odasından bodrum katına doğru uzanan koridora girdiğinde, Thomas'ın -Harry'nin ilk gün yarasını iyileştirmeye çalışan doktorun- ağlamaları katta yankılanınca, Louis karanlık odada irkilmiş ve gözlerini aralamıştı.

Afallamış halde etrafa bakındı. Yüz üstü uzanıyordu ve göğsünde uyuyakaldığı güçlü beden şimdi ortada gözükmüyordu. Bir de üzerine, koridordan gelen ağlama sesleri ve Harry'nin öfkeli homurtuları duyulunca, gözlerini irice açmıştı. Kapının altındaki loş ışıktan gördüğü ikiden fazla ayak silueti, içinde olduğu yorganın arasına iyice sinmesine sebep oldu.

Bu sırada Harry, yakalarından tutup bir çuval gibi çekiştirdiği bedeni bodrumun merdivenlerinden indirirken arkasından da arkadaşlarının bir kısmı onu takip ediyordu.

"B-Bay Styles, yemin ederim suçsuzum!"

Harry adamı bodrumun en köşesine attı ve ellerini beline yerleştirip arkadaşlarına baktı. Hepsi teker teker merdivenleri inip adamın başına toplanmıştı, bir kısmı ise hâlâ Dylan'ın yanında, üst kattaydı.

"Thomas, suçsuz göründüğün zaman bile fazla şerefsizsin."

Dimitri'nin söyledikleriyle Harry hariç hepsi sırıtırken, Harry fazlasıyla öfke dolu görünüyordu. Bir an önce Thomas'a saldırmak ve yumruklarını yüzüne geçirmek istiyor gibiydi.

Bodrum katının ahşap merdivenlerinden ses gelince oraya döndüler. Dylan elindeki çıktı kağıdıyla yanlarına gelip kağıdı sallamış, herkese sırıtmıştı.

"Ben ve üstün yeteneğim sayesinde yalan makinemizin işlevsiz duruma gelmesini sağlayabileceğiz." Harry'yi sinirli gördüğünde ise, diğerlerinden daha çok saygı gösterdiği bu adam karşı boğazını temizledi. "Getirdim."

Harry yerde korkudan titreyen adama bakarken elini, Dylan'ı umursamadan genç oğlana uzattı. Kağıdı Harry'ye verip biraz geri çekildi ama Harry kâğıttakilere göz atarken Dylan anlatmayı ihmal etmedi.

"Thomas'ın telefon görüşmeleri. Görüşme geçmişini silerek paçayı kurtaracağını sanmış ama tabii ki benden habersizdi."

"Sadede gel Dylan, bunlardan hiçbir şey anlamıyorum."

"Görüşmelerin çoğu kaydedilmemiş numarayla yapılıyordu. Birçoğunun numarasına ve numarasının kimin üzerine kayıtlı olduğuna baktım. Mark Reynolds, Stephan Junior, Ivan Podolski... Küçük bir araştırmadan sonra onların koruma olduğunu fark ettim. Fakat ortak noktaları ise aynı kişinin korumaları olduğuydu."

Harry'nin gözleri o ismi okudu: Lee Wang. Çin'de mafya babalarının önde geleni, iki ay önce bizzat kendisinin araştırıp evine soygun düzenlediği adamın ta kendisiydi.

Kaşlarını çatarken gözlerini Thomas'a çevirip dizi üzerine eğilmişti. "Kim bu?"

"B-bilmiyorum efendim, aradıklarımın h-hepsi tanıdığım insanlar!"

"Bana yalan söyleme. Bu adamların kimin adamı olduğunu çok iyi biliyorsun!"

Kemikli eli, yaşlı adamın çenesini sıkıca tutup kendisine çekince, Thomas titreyerek Harry'nin bileğine yapışmıştı.

Runaway | Larry ✔Where stories live. Discover now