prologue|the robotic

6.8K 300 159
                                    

Evren denen kara maddede süzülen tüm galaksiler, bir dehanın zihninde canlandı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Evren denen kara maddede süzülen tüm galaksiler, bir dehanın zihninde canlandı. Yıldızlar, gözlerinin içinde kaydı ve ışık hüzmeleri yaklaşmakta olan kara maddenin gücüne kapıldı. Işığın hızı bedenini yakaladı ve galaksiler arasından yükselerek, Andromeda'yı hedefledi. Teknolojisinin gücü zamanı yıkıp geçtiği vakit demir kaplı ayakları Edith topraklarının üstüne çakıldı.

Evrenin en gizemli gezegeni olan Edith, Meredith'in sessiz karmaşasına göre oldukça gürültülü ve dağınıktı. Siren sesleri zihninde yankılanıyor, sistematik ruhu bu dağınık ses ve radyo frekans sinyallerini çevirerek tıpkı bir sensör gibi çözümlüyordu. Burada yaşayan insanların yaptığı telefon konuşmaları, televizyon görüntüleri ve radyo frekansları gözünün önüne düşüp bilgi karmaşası yaratırken gözleri değişik melodilerin dışavurulduğu mağazanın camına takıldı.

Edith'in yağmurlu kış havası hologram teknolojisini aşıp geçerken demir ayakkabıları zemine çarparak mağaza camına doğru ilerledi. Yağmur damlaları cama çarpıp buğulu bir görüş açısı sunsa da, sistematik beyni camın ardındaki görüntüyü netleştiriyordu. Göz yakacak kadar beyaz renkli bir elbise giyen, kahverengi saçlı ve edith'in güzellik algılarının çok üstünde bir kadın, gülümseyerek karşısındaki adama bakıyor ve üstüne giydiği tüllü kumaşı gösteriyordu. Ellerini iki yana açıyor, kendi etrafında dönüyor ve tuhaf hareketler sergiliyordu.

Kendi sistemlerinde bu hareketlerin herhangi bir anlamı veyahut onu karşılayacak bir hâl yoktu.

Fakat o, biliyordu. Edith'te duygu adı verilen tuhaf etkileri yakından takip etmiş ve aklı tam olarak basmasa da, algılayabilmişti. Tam karşısında duran güzeller güzeli kadının hareketlerini "mutluluk" olarak çözümlüyor ve göğüs kafesine sızan tuhaf sancıyla birlikte kasılıyordu. Kadının kırmızı dudakları ne zaman kıvrılıp güzel bir ifadeye bürünse kalbini avuçlar arasına alıp sıkıyor gibi hissediyordu.

Öyle ki kadının o adam karşısında yaptığı tüm hareketler zihnine sızıyor ve kontrol edebildiği tüm gerçeklikleri birer birer yıkıyordu. Karmaşa ve anlamsızlık hissediyordu ve bu hislerin tümü ona Edithten bulaşmıştı. Meredithte düştüğü bu hâli açıklayabilecek tek durum, sistem tarafından seçilmiş eşti.

Buna inanmak istemedi. Meredith dışında bir yerden partner tanımlanmış olmasının mümkünatı yoktu. Hologram teknolojisi, ruh halinden etkileniyor ve kesilip duruyordu. Kalbine düşen kor ateş onu kül etmek ister gibi yayılıyordu ve Meredith şahit, ilk defa bu kadar acı çekiyordu.

Kadın tüllü elbisesinin eteklerinden tuttu ve karşısındaki adamın kolları arasına girdi. Tam o esnada, kalbi sıkışmış ve yüzünün yarısını kapatan demir kaskının üstündeki kırmızı alarmlar çalmaya başlamıştı. Sistem çöküyor ve bedeni, bu ani değişime katlanamadan silikleşiyordu. Oksijen dahi akciğerlerini yakacak zehirli bir karbondioksite dönerek onu mahvediyor, kontrolü tamamen bırakıyordu. Ayakları zemine çakılı haldeydi ve eğer hemen buradan gitmezse sistem kapanacak ve bedeni, kara maddeye kapılıp evrene karışacaktı. Kirpikleri titreşerek kapandı ve zihnininin kontrolünü son kez ele alarak, bedeninin Edithten silinerek kaybolmasını izledi.

Bedeni küçük bir sarsıntı geçirerek alışılmış gerçekliğe geri döndü. Bademcikleri titreşti ve zorlukla yutkundu. Yüz kasları kendini zorluyor fakat yine de hareket etmiyorlardı. Etraftaki binlerce teknolojik aletin gürültüsüz sesleri adamın beyninin içinde yankılanıyor, her beyin hücresini teker teker bulup yakıyor gibiydi. Ellerini zorlukla kafasındaki kaska yerleştirip çıkardıktan sonra fırlatır gibi bir kenara attı. O kaskı zamanında çıkarmazsa bir daha hiç nefes alamayacakmış gibi hissediyordu. Oksijen soluk borusunu esir alıp ciğerlerini tamamen doldurduğunda kuzeninin kendisine ve çıkarmış olduğu kaska baktığını görmüştü. Siyah saçlı genç kız donuk gözlerle etrafı izlemiş, buz kütlesi kadar soğuk sesiyle konuşmuştu.

"Onu buldun mu?"

-

jungkook : edithte saygı derecesinin bu kadar düşük olduğunu bilmiyordum fakat galiba anladığın dilden konuşma vakti geldi

jungkook : eğer susmamı istersen susacağım fakat vakti geldiğinde, seni alıp gitmeden geri dönmeyeceğim.

Görüldü 02.49 ✔️✔️

[nemesislau & siraijah tarafından yazılmış ortak bir kitaptır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

[nemesislau & siraijah tarafından yazılmış ortak bir kitaptır.]

Sevgilerimizle,
22.12.19

meredith the robotic ❅ rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin