Pencereden süzülen güneş ışıkları genç kızın elmacık kemiklerinde parçalandı. Henüz yarı kapalı olan perdenin silüeti göz kapaklarında gölge oyunları yapıyordu. Roseanne, hafifçe yüzünü buruşturdu. Gözleri narince aralandı ve kirpikleri bağımsızlığını ilan etti. Normal bir sabah gibi başlayan bugün, genç kızın her zaman olduğu gibi esneyerek yataktan doğrulmasını sağlamıştı. Fakat aklına dün gece yaşanılanlar gelir gelmez bir ok gibi fırladı yataktan ve koşarak salona ulaşıp telefonunu elleri arasına aldı. Acaba, yaşanılan tüm bu şeyler rüya olabilir miydi? Eğer rüyaysa dünyanın en mutlu insanı o olurdu. Mesajlarına girdi. Ne yazık ki, JK denen çocukla - yoksa uzaylı olarak mı görmeliydi pek emin değildi - konuşmaları rüya olmadığının kanıtını tüm gerçekliğiyle yüzüne vurmuştu. Zorlukla koltuğa otururken yutkundu. Ne yapmalıydı? Bu mesajlar hiç gelmemiş gibi mi davranmalıydı yoksa kendisi JK'e mesaj atıp bu işi kökünden çözmenin yoluna mı bakmalıydı? Bilmiyordu. Belki de birilerine anlatmalı ve yardım istemeliydi. Ama hayır, bu da fayda etmezdi ki. JK, daha önce hiç görülmemiş bir teknolojik kaynağa sahipti dahası Rose'nin hayatında gördüğü en zeki insandı. Muhtemelen, daha birilerine anlatamadan amacını anlar, onu engellerdi. Tam anlamıyla saçma sapan bir bilim kurgu veya fantastik filminin içine düşmüş gibi hissediyordu. Üstelik, onun bir sihirli değneği ya da uçmasını sağlayacak bir zırhı yoktu.
Mesaj bildirimiyle titreyen telefon Rose'nin irkilmesini sağladı. Gelen mesaj düşündüğünün aksine JKden değil, sevgilisindendi.
taeyong : sevgilim
taeyong : yarım saat sonra buluşalım mı?
Garip bir şekilde bu mesaj, Rose'nin içinin huzurla dolmasını sağlamıştı. Yalnız olmadığını hissetmişti. Panik duygusu yerini yavaşça bir rahatlamaya bırakmıştı. Sahip olduğu hayatı, gerçek yaşamını, hatırladı. İyi bir işi vardı ve evlenecekti. Bu yaşadığı her neyse geçiciydi. Sakin olmalı ve mantıklı düşünmeliydi böylece her şey hallolacaktı. Yüzünde ufak bir gülümseme oluştu. Her şeyi çözdüğünü düşünüyor, buna inanıyordu.
Roseanne : Tamam sevgilim, bana konum at. Orada olacağım.
***
Rose, kendisini kesinlikle çok daha iyi hissediyordu. Sevdiği adamla buluşmuştu. Biraz gezmiş ardından bir kafeye oturmuşlardı. Roseanne'nin favorisi olan kahveden sipariş etmiş gülüyor ve eğleniyorlardı. Genç kız karşısında oturan adamın gözlerine bakıyor ve anın kıymetini iyi anlıyordu. Tek kötü yanı gittikçe artan baş ağrısıydı fakat muhtelemen sağlıklı bir uyku uyuyamamış olduğundan dolayı migreni tutmuştu. Çantasındaki ağrı kesiciyi tereddüt etmeden içti. Yarım saat kadar sonra hiç ağrı kalmayacaktı.
Telefonundan gelen mesaj bildirimi yüzündeki gülüşü dondurdu. Dudakları yavaşça eski halini alırken sevgilisi o sırada telefonuna gelen işle ilgili mesajlara baktığı için şükrediyordu. Titreyen ellerle telefonu açtı. Bir anda baş ağrısı on katına çıkmıştı, birileri kafasının üst kısmına bir baltayla vurmaya başlamıştı sanki. O huzur duygusu yine kalbinden koşarcasına kaçmış ve yerini korkuya bırakmıştı. Mesajın tahmin ettiği gibi JKden geldiğini görünce nefes alamadığını hissetti.
jeonjk2: meredith şahit, yaklaşık üç buçuk saattir buna tahammül etmek için çabalıyorum
jeonjk2: beni görmediğin için acı çekmiyor olabilirsin fakat bu artık sıkmaya başladı
jeonjk2: o adamdan mümkün olduğunca uzaklaşmak için iki dakikadan daha az süren var
roseanne: TANRIM SEN MİYDİN
roseanne: BEYNİMDE DAVUL ÇALIYOR BİRİSİ
roseanne: bizi takip mi ettin
roseanne: başım çok ağrıyor çok fazla
roseanne: bana ne yaptın
jeonjk2: seni takip ettiğim için başının ağrıması doğal
jeonjk2: sen bu haldeysen benim ne durumda olduğumu bir düşün istersen
jeonjk2: sistemimin kafayı yemesine birkaç dakikadan az kaldı
roseanne: neredesin seni göremiyorum
roseanne: etrafta hiç tuhaf görünümlü biri yok
jeonjk2: senden yüz binlerce güneş yılı uzaklıktayım ben
jeonjk2: insan gözünün 30 metre sonrasını iyi görebileceğini düşünmüyorum
roseanne: ne?
roseanne: o zaman beni nasıl takip ediyorsun?
jeonjk2: sayende komiklik olayına iyice aşina oldum roseanne
jeonjk2: bu komik.
roseanne: benimle dalga mı geçiyorsun
roseanne: gelişmiş teknolojin ve zeka kabiliyetinle beraber
roseanne: beni bu kadar küçük görüyorsan eşin olmaya da layık değilimdir
roseanne: beni gönül rahatlığıyla bırakabilirsin.
jeonjk2: gelişmiş teknolojik zekamı ve tamamen olmasa da bir robot olduğumu kabul etmişsin
jeonjk2: sanırım bu bir gelişme
jeonjk2: ayrıyeten merak etmeyin roséanne, eğer sistem eşimi sen olarak göstermese ve bana bir seçim hakkı tanısaydı kesinlikle seni seçmezdim.
Merhabaaaa~Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın lütfen, iyi akşamlar ❤
YOU ARE READING
meredith the robotic ❅ rosékook
Fanfictionjungkook : edithte saygı derecesinin bu kadar düşük olduğunu bilmiyordum fakat galiba anladığın dilden konuşma vakti geldi jungkook : eğer susmamı istersen susacağım fakat vakti geldiğinde, seni alıp gitmeden geri dönmeyeceğim. || nemesislau & sirai...