13.Bölüm: "AYPERİ GİTMİŞ!!!"

3 1 0
                                    

Sesiz sedasız uzaklaşmak ya da gitmek. İçimde bir boşluk oluşsada gitmek zorundaydım. Bu durumdan mutlu olup olmadığımı da bilmiyorum. Bindiğim uçak kalkmak için anons yapılırken göz yaşlarımı silip kemerimi taktım. Derin nefesler alıp vermeye başladım. Kimseye haber vermedim. Sevmiyorum vedaları. Uzun uzun ağlamaları. Bana daha çok acı vermekten başka bir şey yapmıyacaktı. Gece geç saatte sadece kıyafetlerimi toplayıp ses çıkarmadan evden uzaklaştım. Ban kızıcaklarına emindim. Ama böylesi hepimiz için daha iyiydi. Gözlerim acımaya başladığında gözlerimi kapattım.

Batu'nun anlatımından: (sabah)

Sabah gözlerimi huzursuzca açtım. İstemedende olsa yatağımdan kalktım. Odamda bulunan -evde herkesin kendi odasında var- lavaboya gitmek için adımlamaya başladım. Lavaboda işim bitince telefonumu almak için yatağımın başında bulunan adını unuttuğum şeyin üstünden telefonumu aldım. Kapıya doğru ilerledim. Susadığımı hissetiğimde mutfağa gitmeye başladım.

Sena yanıma geldiğinde biraz şaşkındı. "Eee kahvaltı hazır değil" dedi. Masaya doğru baktım ardından hepimizin resmi bulunan kalp şeklindeki saatte baktım. Geç kaldım!! "Eyvah ben geç kaldım. Sen Ayperiyi uyandır ben hastaneden izin almak için oraya uğruycam çabuk!" dedim. Sena hızlı adımlarla yukarıya çıktı. Bende arkasından odama çıktım hızlıca hazırlanmaya başladım.

"BATUĞĞ ÇABUL GEL! AYPERİ GİTMİŞ!!!" diye Senanın bağırışını duydum. Ayperi'nin odasına nasıl daldığımı bilemedim. Sena elinde bir kağıt şaşkın şaşkın bana bakıyor bi yandanda dolan gözleri göz yaşlarını dışarıya bırakıyor. O an sanki her şey yavaşladı. Sena elime kağıdı verdi. Okumaya çalıştım ama gözlerim bulanıklaştığı için okuyamadım. Senaya döndüğümde ellerini gözlerimin üzerine koydu ve benden habersiz kendilerini bırakan göz yaşlarımı sildi. Elimdeki kağıt aniden çekilince neye uğradığımı şaşırdım. Ne zaman geldiklerini bilmediğim Ebrar ve Nesrin elimden kağıdı almışlardı. Nesrin sesli bir şekilde kağıdı okumaya başladı.

Canlarım;
Biliyorum bana şu an çok kızgınsınız. Ama kızmayın bana. Benim içinde hiç kolay değil sizi bırakmak. Hem niye bu kadar büyütüyoruz ki sonsuza kadar gitmiyorum ya. Siz gelirsiniz arada ben gelirim yanınıza. Belkide hep hayalini kurduğumuz çılgınlığı yaparız bir gün. Gideceğim yeri size söylemedim. Süpriz olsun istedim. Mardin, Mardine gidiyorum. Vardığımda müsait olabilirsem aramaya çalışıcam hepinizi.

Batum;
Özür dilerim seni yanlız bıraktım. Ama şunu unutma ben her zaman yanındayım. Sana söylemediğim için kızma bana prensim. Benim minik kalbim sizinle ayrılmaya dayanamaz. Sizi üzgün görmek istemiyorum. Kendine çok dikkat et. Seni seviyorum deniz gözlüm.

Senoşum;
Seni yanlız bırakmak istemezdim. Eğer benim yüzümden ağlarsan kendimi asla affetmem. Senin şuan gülmen gerek. Sen her zaman zorluklara gülersin sen çok güçlüsün. Bensizde oraları idare edebileceğini biliyorum. Kendine dikkat et. Seni seviyorum mutluluk sebebim.

Nesrinim;
Keşke gitmeden önce senin sorununu da çözebilseydim. Bana kızma olur mu gittiğim için. Sık sık aramaya çalışacağım seni. Kendine dikkat et. Seni seviyorum kardeşim.

Ebrarım;
Beni belki de en iyi anlayacak kişi sensin. Benim gidişim sizi üzmesin ben sadece bir telefon kadar uzağınızdayım. Bir gün yine eskisi gibi beraber olmamız dileğiyle. Kendine dikkat et. Seni seviyorum kardeşim.

Kendi el yazısıyla yazdığı yazının kendi bölümümü okudum. Biliyordu ona kızacağımı. Nasıl dayanıcaktım. Ben yanımdayken dayanamıyordum şimdi aramızda kilometrelerce uzaklıkta nasıl dayanacaktım. Sesiz sakince odama gidecektim ki Ayperi'nin yastığını alıp gittim. Ona bir veda etmemi bile çok görmüştü bana. Son kez sarılsaydım, o güzel kokusunu içime çekseydim çok muydu? Çok geç farkettim onu sevdiğimi belki daha erken farketseydim böyle olmayacaktı.

Başımda uğuldamalar duymaya başladığımda istemedende olsa gözlerimi açtım. Sena bir şeyler söylüyordu. Benim ayılamadığımı farkedince biraz duraksadı ve sonra yine konuşmaya başladı. "Batu hastaneden aradılar. Önemli bir şey olabilir." dedi. Derin bir nefes çektim. Telefonu elime alıp cevapsız çağrıya baktım. Arama imlecine tıklayıp telefonu kulağıma götürdüm.

Hastaneyle olan konuşmamı bitirdiğimde acil çıkmam gerektiğini söylediler. Bende hazırlanmaya başladım. Odadan çıkarken Ayperi'nin bıraktığı mektup çarptı gözüme. Yine allak bullak olmuştum. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp hastalarımla ilgilenmem gerektiğini aklıma kazıyıp odadan hızla çıktım.

Hastanede işimi bitirince hemşire odasına gözüm takıldı. O odada ordan oraya koşuşları, yanıma gelip 'doktor bey' demeleri. Şimdiden çok özlemiştim. Ellerimle sert bir şekilde yüzümü sıvazladım. Gelicekti ve tekrar beraber olucaktık. Telefonumun çaldığını duyup cebimde duran telefonuma elimi attım. Ekranda yazan yazıyı görünce kalbimin atışı fazlasıyla hızlandı.

Ayperi'nin anlatımından:

Sonunda uçaktan inebilmiştim. Sabaha karşı olduğu için bir kafeye gidip kahvaltı sipariş etmeyi düşündüm. Ama Mardin'i pek bilmediğim için nereye gideceğim hakkında bir fikrim yok. Sağımda bulunan taksi durağını fatkettim. Büyük bir gülümseme kapladı endişeli yüzümü. Arabaya doğru ilerledim. Dışardaki adamlardan biri bana bakarak seslendi. "Buyur kızım nereye gidiceksin?"dedi. "Ee şey ben bir kafe tarzı bir yer varsa kahvaltı edebilceğim."diye saçmaladım. Adam beni anlamış olacak ki gülümsedi. "Geç kızım arabaya ben geliyorum hemen" dedi. Tonton bir adama benziyordu. Dediğini yapıp arabaya bindim.

"Kızım hayırdır anladığım kadarıyla buralardan değilsin beni mazur gör ama ne işin var buralarda?"dedi sevecen bir şekilde adam. Bende derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. "Hemşireyim ben abi. Tainim buraya çıktı."dedim. Gülümseyip beni anladığını belirten mırıltılar çıkardı. Beni istediğim tarz bir yere bırakıcağını söyledi. Bende biraz rahatlayıp taksinin camına kafamı yasladım.

Arabadan inip ücreti ödedim. Kafeye girdiğimde beklediğimden çok farklı olduğuna karar verdim. İçeriye girmemle beni sıcacık gülümsemesiyle bir kız karşıladı. Muhtamelen 15-16 yaşlarında. Üzerinde buranın yöresel kıyafeti vardı. Fazla uzun olmayan böyuyla çok dikkat çekmiyordu. Ama mavi gözleri ben burdayım dercesine parlıyordu. Kız gülümseyerek bana baktı. Aynı benim onu baştan aşağıya süzdüğüm gibi oda beni süzdü. Sonra "Hoş geldiniz ablacım. Buyrun içeride bulunan boş masalarımızdan birine geçin "dedi gülümsemesini yüzünden hiç eksik etmeden. Sanki birini bekliyormuş gibi gözleri sürekli kapıya çatpıyordu. Takmamaya çalışarak boş bir yere oturdum. Tonton bi teyze gelip ne istediğimi sordu. O yaştaki bir kadına kendimi hizmet ettirmek beni oldukça rahatsız etti. Ama yarım ağız "kahvaltı" diyebildim. Teyze gülümsedi ve elini omzuma koydu ve hafifçe sıktı. Sanki benim aklımdan geçenleri anlamışgibi hisseytim.

Karnımı doyurduğuma emin olunca parayı ödeyip kalktım. Etrafta teksi gibi şeuler görmeyince biraz telaşlandım. Sonra aklıma beni bırakan adamın duraklarının numarasını verdikleri aklıma gelince rahatlamanın verdiği huzurla gülümsememi yüzüme yerleştirdim. Arayıp gelmelerini istedim.

Arabadaki adama bana söylenen adresi verdim ve yerime yerleştim. Acaba bu sefer beni neler bekliyo. Yine başıma ne gibi dertler açıcağımı düşünmeye başladım. Aniden aklıma gelen şeyle Batu'nun numarasını rehperşmden buldum. Ve arama tuşuna bastım. Ve beklenen ve fazlasıyla şimdiden özlediğim ses.

"Güzelimm"dedi. Sesinde hüzün vardı, kızgınlık vardı en önemliside kırgınlık vardı. Kendimi o kadar berbat hissettim ki. Keşke dedim. Keşke yanımda olsaydıda bana destek olsaydı...

Bölüm Sonu

Oylayıp yorum yaparsanız çok sevinirim. ☺

Aydınlığa Kanat ÇırpışWhere stories live. Discover now