XXIII.

8K 656 206
                                    

Hamileliğimin yedinci ayına girmiştim ve ciddi anlamda zorlanıyordum. Bazen o kadar sıkıyordu ki bebeği aldırmayı bile düşünmüştüm. Ama sonradan onun evladımız olduğunu aklıma getirip bu saçma düşünceyi aklımdan çıkarıyordum.

Jungkook'un gelmesine üç saat kadar vardı. Koltuğa uzanmış öylece tavanı izliyordum. Fark ettimde aydınlatmalar biraz sade durduğu için tavanla uyumlu değildi. Bir ara bunu değiştirmeyi Jungkook ile konuşmalıydım.

Jungkook demişken. Onu gerçekten çok özlemiştim. Koskoca altı ayda öpüşmekten başka bir şey yapmıyorduk. Bir an önce şu doğum işi bitsin istiyordum.

Buraya geldiğimde biri bana hamile kalacağımı söylese ona asla inanmazdım. İlk başlarda Jungkook'a dediklerim aklıma geldikçe kendi kendime utanıp gülüyordum. Cidden şu kısa süre de bu kadar çok şey olacağını hiç tahmin etmiyordum.

Sıkıntıdan öleceğimi hissettiğimde Jungkook'un müzik odasına gitmeye karar verip ayaklandım. Bana öğrettiği kadarıyla bir şeyler çalmak istiyordum.

Önümdeki notalara bakıp piyanodan bir şeyler çalarken saatin geçtiğinin farkında değildim. Ama bu çok keyif veriyordu. Kötü olduğunu düşündüğüm sesimle de bir şeyler mırıldanırken karnımda bir hareketlenme olmuştu.

"Hey sakin ol bebeğim. Sesim kötü biliyorum."

Kıkırdayarak karnımdaki varlığa seslendiğimde sanki cevap verir gibi bir tekme atmıştı. Elimi karnıma götürüp tekme attığı yeri okşadım.

"Daha karnımdayken bana cevap veriyorsun. Doğunca ne yapacaksın kim bilir."

Tekrar kıkırdadığımda bir tekme daha gelmişti. Bu şekilde biraz zaman daha geçmişti. Artık tekmelere alışmıştım.

Biraz sonra piyanoyu bırakıp oturduğum sandalyede arkama yaslandığımda gözlerim kapıda duran ve gülümseyerek bizi izleyen Jungkook ile buluşmuştu. Şaşkınlıkla kaşlarım havalandığında yanıma gelip oturmuş ve beni aniden kendine çekip dudaklarıma yumuşak bir öpücük bırakmıştı.

"Eğer bir daha sesinin kötü olduğunu düşünürsen seni gerçekten cezalandırırım."

Ceza lafını duyunca gözlerim büyümüş, anında gülümsemiştim.

"Ne cezası?"

Merakla sorduğumda göz devirmişti.

"Öyle değil. Hemen fesat düşünüyorsun. Hamilelik sana fazla geldi gerçekten."

Dudak büzüp omzuna vurmuştum sertçe.

"Doğumdan sonra görürsün sen Jeon."

O gülerken ben sinirle ayağa kalkıp odadan çıkmıştım bile. Şakam yoktu. Onu süründürmekte kararlıydım.

Derin bir nefes verip mutfağa girdikten sonra bir şeyler hazırlayıp masayı kurmuştum. Bir süre sonra üzerindeki takım elbisesi çıkmış, yerine tişört ve eşofman giymiş Jungkook gelmişti. Sırıtarak masaya oturduğunda bende zar zor karşısına geçip oturmuştum. Direk olarak yemeğe gömülmüştüm. Yemek yerken başka bir şey düşünemiyordum çünkü. Onun ise beni izlediğini biliyordum.

"Güney Kore'ye gitmeye ne dersin?"

Ağzımdaki lokmayı çiğnerken konuştuğunda durmuş ve başımı kaldırıp ona bakmıştım.

"Yani doğumdan sonra?"

Ağzımdakini yutup önümdeki meyve suyundan bir yudum alıp konuştum.

"Nereden çıktı şimdi bu?"

Omuz silkti.

"Bilmem. Ülkeni özlemişsindir diye düşündüm."

"İşin ne olacak peki?"

"Yıllık iznimi kullanabilirim."

Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı eğdim ve ellerimle oynamaya başladım.

"Doğruyu söylemek gerekirse.. gitmek istemiyorum Jungkook."

Böyle söyleyince kaşları çatılmıştı. Evliliğimizden bu yana hiç Kore lafı açılmamıştı. Ve bu yüzden mutluydum fakat şimdi nereden çıkmıştı şimdi bu?

"Neden?"

Bu sefer omuz silken taraf bendim.

"Evimizi seviyorum."

Gülümsese de bir şeylerden şüphelendiği belliydi. Ama ona bir şey anlatmayacaktım.

"Ufak bir tatil bizim için iyi olmaz mı?"

"Bunu doğumdan sonra konuşsak olmaz mı Jungkook?"

"Pekala. Sen nasıl istersen?"

Japanese Darling • Jikook • MpregWhere stories live. Discover now