Bölüm 26: "Saklanan Vampir Cinayetleri"

38.7K 4.5K 6.5K
                                    

Wattpad cidden Soredemo'yu hiç sevmiyor. Ne bildirim gönderiyor okuyuculara ne de bölümü tam gösteriyor. Ne yapacağımı ben de bilmiyorum açıkcası. Umarım bu bölümde bir sıkıntı olmaz.

Keyifli okumalar *sonsuz kalpler*

---------

"Hâlâ gelmedik mi?"

Gecenin karanlığında iki kişi, bomboş ara sokaklara girmişlerdi. Jimin, omzundaki eli hissedince uzun boylu adamın suratına ters ters baktı.

"Çok az kaldı."

Jimin, ara sokakların tenha oluşundan hoşlanmadığı için adamın kolunu omzundan itti. Bir şeylerin ters gittiğini hissetmişti. Yol boyunca adamın alaycı tavırları, bu kadar yol yürümeleri... Geçtikleri yerlerde bir sürü park yeri vardı fakat bu adam onu ısrarla tenha yerlere götürüyordu.

"Ben taksiyle gitsem daha iyi olacak."

"Jimin, saçmalama. Biraz daha yürüyelim."

"Seninle gelmek istemiyorum."

Adamın kaşları çatılmıştı ve bu durum Jimin'i biraz ürkütmüştü. Yutkunmaya çalıştı fakat adamın gözlerinin kırmızıya döndüğünü görünce tüm bedeni kasıldı. Normal bir şey değildi. Korkudan ötesiydi bu. Jimin gerçekten hareket edemiyordu.

Gece vaktinde bulundukları sokakta kimse yoktu. Olsaydı da bir şey değişmezdi. Jimin, bu adamın gözlerinin kırmızıya döndüğünü gördüğü an konuşamayacak bir duruma gelmişti. Vampirin etkisi altındaydı artık.

Kırmızı gözleri, Jimin'in boynunda bir süre gezindi. Ardından hiç vakit kaybetmeden ona biraz daha yaklaştı ve dişlerini yumuşak tenine geçirdi. Jimin, hissettiği acıyla birlikte dudaklarını zar zor araladı fakat hiç sesi çıkmadı. Boğazından hiçbir ses çıkamıyordu. Vampir, onun kanına yavaş yavaş doyarken acıyla inleyemiyordu bile.

Dişlerini ayırdığı anda Jimin'in dizlerinin bağı çözüldü ve yere düştü. Vampir onun üzerine çıktığında Jimin hâlâ etki altındaydı. Bilinci açıktı ve vampir için işin en eğlenceli kısmı buydu. Avının acıyı hissettiği ve bakışlarıyla merhamet istediği o an. Bir vampirin bir insandan üstün olduğunu kanıtlandığı bir andı aynı zamanda.

"Tadın... gerçekten mükemmel, Park Jimin." Boynuna yaklaştı ve nefesini üfledi. "Seni öldürmek zorunda olmasaydım bütün hayatım boyunca sadece seni avlardım."

Dişlerini boynunun diğer tarafına geçirdi ve oradan da kan emmeye başladı. Biraz daha hızlanmıştı çünkü altındaki insanı dört-beş ısırıkla öldürmek, işini kolayca bitirmek istiyordu.

Boynundan ayrıldığında Jimin artık acıdan dolayı gözlerini açamıyordu ve kendinden geçmek üzereydi. Vampir, altındaki insanın ne kadar dayanıksız olduğunu görünce gülmüştü. Bu gülüş, sırtına giren kurşunla son bulmuştu. Jimin, kendinden geçmeden önce kurşunun sesini duyabilmişti.

Vampir, Jimin'in üzerine yığıldığında kurşunu sıkan kişi onlara doğru ilerledi. Elindeki silahını belindeki kemerin yuvasına yerleştirdi. Vampiri omuzlarından tutup Jimin'in üzerinden çekip yan tarafa fırlattı.

Eğildi ve parmaklarıyla Jimin'in nabzını kontrol etti. Tam zamanında gelmişti. Eğer bir dakika bile geç kalsaydı vampir, Jimin'i öldürebilirdi.

Jimin'in boynundan akan kanları gözleriyle takip etti. "Ne israf ama..." dedi, ardından yerde yatan vampire baktı. "Doyumsuz orospu çocukları."

Bomboş sokakta bir telefonun zil sesi çalmaya başladı. Ses, Jimin'in cebindeki telefondan geliyordu. Hiç düşünmeden telefonu eline aldı ve merakla arayan kişiye baktı. "Yoongi Hyung" yazısını görünce kaşlarını kaldırdı. Telefonu açtığında ise kendisine tanıdık gelen sesi duydu.

Soredemo | Taekook Where stories live. Discover now