VII - GERÇEK

8.2K 337 61
                                    

Insan daha dün tanıdığı birine inanır mıydı? Hayır. Cihangir nasıl olurda ona inanmamı beklerdi. Rüzgar benim çocukluğumdu. Rüzgarın nasıl biri olduğunu biliyordum bana mı anlatıyordu.

"Sana inanacağımı nasıl düşünürsün? Rüzgar benim çocukluk arkadaşım. Onun nasıl biri olduğunu biliyorum ben!" Cihangirin tek kaşı havaya kalkarken arkasını dönüp koltuğa oturdu.

"Demek ki bilmiyor muşsun." Dedi bilmiş bilmiş. Ona düz düz baktım

"Rüzgar senin gibi olamaz." Dedim. Bakışlarım gibi düz tuttuğum sesimle.

"Benim gibi demedim zaten." Dedi gözleri rahatsız ederek beni süzerken

"Onun da benim kadar tehlikeli olduğunu söyledim." Yüreğimin sıkıştığını hissettim. Bu...bu olamazdı. O bunu yapmazdı. O insanları zehirlemezdi.

"Yalan söylüyorsun." Dedim kesin bir dille. Ama hiç yalan söylemiş gibi durmuyordu. Çok rahattı.

"Sor ona. Doğruyu söyler mi bilmiyorum ama biraz akıllıysan anlarsın zaten." Ona tiksinerek bakıp hızla odadan çıktım. Buna ihtimal bile vermek istemiyordum.

Merdivenleri hızlı hızlı inip, arabaya binip çalıştırdım.

Rüzgar böyle bir şey yapmazdı. O yalan söylüyordu. Rüzgar kimseyi hapla zehirlemezdi. Gözümden usulca düşen yaşı silip çalan telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Alagün, Neredesin?" Onun sesini duymak içimi ferahlandırmıştı. Rüzgar iyiydi. O zaman Cihangirin söyledikleri doğru muydu?

"Arabadayım. Sen kurtulmuşsun. Ama nasıl?" Karşıdan önce ses gelmedi.

"Ben...yani polis sirenleri duyulunca gittiler." Kaşlarım çatıldı

"Polisler asla girmez dediğiniz bölgeye mi?" Yine karşıdan ses gelmedi. .

Titreye dudaklarımı bir birine bastırdım.

"Her zamanki tepeye gelir misin?" Diye sordum.

"Gelirim. Yarım saate oradayım." Telefonu kapatıp arka koltuğa attım.
Şu anda acayip derecede stresliydim. Rüzgarın beni rahatlatacak bir cevabına ihtiyacım vardı.

Yarim saatin sonunda o tepeye gelmiştim. Yeni çıkan çimlerin üzerine oturup dizlerimi kendime çekip kollarımı sardım.

Aklım almıyordu. Rüzgar bunu yapacak biri değildi. Başımı sağa sola salladım. Ondan şüphe etmem bile yanlıştı. Boşuna onu buraya çağırmıştım. Yerimden hızla kalkıp arabaya yürüdüm. Tam o sırada Bir arabanın yaklaştığını fark ettim. Rüzgarın bende olan arabasından başka arabası olmadığı için normal taksiyle gelir diye düşünmüştüm.

Gözlerimi kısıp arabanın içindekini görmeye çalıştım ama ayırt edememiştim. Araba tam önümde durunca o an fark etmiştim.

O kişi Rüzgardi! Hemde daha markasını bile bilmediğim oldukça lüks aracın içindeydi.

Cihangir doğruyu mu söylüyordu? Gerçekten de Rüzgar benim hiç tanıyamadığım biri miydi?

Hayır! Hayır! Bu düşünceleri aklımdan çıkarmam lazımdı. Bir araba gördüm diye peşin hüküm vermemeliydim.

Rüzgar arabadan inip yüzündeki derin gülümsemesiyle yanıma yaklaşıp beni kollarının arasına aldı. Ellerimle belini sardım. Yanayım göğsüne değiyordu.

"Iyisin?" Diye fısıldadı saçlarımı okşarken. Biz böyleydik. Sormazdık aslında onun olmasını isterdik.

"Iyiyim."

"Sende iyisin?" Diye fısıldarken burnumu kazağına bastırıp derin bir iç çektim.

"Iyiyim." Geri çekildim. Benimle birlikte oda çekildi. Gözlerine baktım. Uzun uzun baktım. Rüzgar Cihangir gibi değildi. Olsa anlardım. Rüzgar, tamam asla saf değildi ama çok iyi kalpliydi. Bunu biliyordum.

"Bir şey mi soracaksın?" Diye sordu Rüzgar. Başımı sallayıp yutkundum. Belki sorduğum için çok kızacaktı ama sormasam da bu kuşku beni yeyip bitirecekti.

"Cihangir bu gün bir şey söy-" Rüzgarın kaşları çatılırken hızla sözümü kesti

"Onun yanına mi gittin!" Diye hırladı. Başımı salladım.

"Ne işin var o itle! Kızım ben sana ondan uzak dur demiyor muyum? Sen niye daha da eşeliyorsun!" Ellerimi göğsümde birleştirdim

"Rüzgar şu anda başka bir mesele var." Çatık kaşları milim oynamadı

"Neymiş o mesele?" Bütün cesaretimi toplayıp derin bir nefes aldım. Tek cümlede soracaktım. Uzatmanın anlamı yoktu

"Sen Cihangirle aynı işi mi yapıyorsun?" Şimşek çakıldı, gök gürledi. Bir yağmur damlası usulca alnıma düştü.

Rüzgarın yüz hatları gerildi. Gözlerini kaçırırken yutkundugunu gördüm.

"Cevap versene?" Sustu.

"Hayır desene, Rüzgar!"  Kalbimin sıkışıp un ufak olduğunu hissettim. O inkar etmiyordu. Delirecek gibiydim. Bu imkansızdı. Yanına yaklaşıp ellerimi göğsüne koyup ittirdim

"Ben kimseyi öldürmem! Ben kimseyi zehirlemem, desene!" Ellerimi saçıma daldırıp çekiştirdim.

"Sen...sen Ne aşağılık bir insansın?" Rüzgar yanıma yaklaştı

"Alkızım-"

"Bana Alkızım deme! Senin benim hiç bir şeyim değilsin! Bende senin hiç bir şeyin değilim." Konuşurken dudaklarım titriyordu. Şu anda diz çöküp deli gibi ağlamak istiyordum.

"Alagün, yapma bunu. Konuşalım sana-" parmağımı kaldırıp tehdit eder gibi salladım.

"Sakın! Şu saatten sonra ne ölün ölüme, ne  dirin dirime!" Gözleri dolmuştu tıpkı benim gibi.

"Öl de..." diye fısıldadı. Başımı kaldırıp yağmuru karşılarken. Gözlerini kapattığında bir damla yaş süzüldü.

O ağlıyordu, benim içim parçalanıyordu.

"Bu daha kolay. Ama beni görme deme."

Bölüm sonu ❤

Vote ve yorum bırakmayı unutmayın 💋

Instagram parodi - wattpad.aysel

Instagram kişisel - ayselportakall

TUTUNAMAYANLAR  +18Where stories live. Discover now