Hair

5.3K 662 181
                                    

Taylor Swift - Cornelia Street

Parmak uçları yaralıydı. Farkında bile değildi. Yazmanın verdiği tutkunun getirisi parmağındaki yaralardı. Tüm ömrünü yazmaya harcayarak karşılığında parmaklarını parçalamıştı.

Bulmaya söz vermişti kendine. Onu,

J.J'i.

Önüne düşen saçlarının kendisini güldürmesiyle uyandı Taehyung. Ellerini kımıldattı. Tahmin ettiği gibi tutulmuştu. Gece saat 3'e doğru yatmıştı ve yatana kadar kitap okuyup, notlar almıştı. Birde kendisine not yazan J.J'yi bulması vardı tabii. Yerinden doğruldu. Hiç adeti değildi ama karnı acıkmıştı.

Ayaklarını sürüyerek mutfağa gitti. Bir şeyler yemezse bu mide gürültüsüyle birkaç saate kalmaz tüm evi yiyebilirdi. Buzdolabını açtı. Kahvaltılık pek bir şey yoktu genelde fast food takıldığı için. Bu yüzden derin dondurucu da bulunan soğuk pizzayı ısıttı. Tekrar buzdolabına yönelerek kola stoğundan bir kola aldı. Bugün asi günündeydi bu yüzden kakaolu süt ya da milkshake yerine kola içecekti.

Kolasını ve pizzasını bitirmek bayağı zamanını almıştı. Bu sürede uzun süredir çok az yemek yediği için midesinin küçüldüğünü fark etti.

Günün geri kalanında ne yapacağı hakkında bir fikri yoktu. Programına bakmamıştı. Fakülteye gitmesi gerekiyordu. Ardından tekrar kitapçıya gidecekti, şansına belki tekrar yazılı bir not bulabilirdi. Fakülteye gitmesine daha birkaç saat vardı bu yüzden bir kafeye gidip kahve içmeye ve bu süre zarfında yeni taslağı üzerinde çalışmaya karar verdi.

Kitap yazmaya ara vermeyi hiç sevmiyordu. Sürekli yazmak istiyordu. Bunun için ömrünü adamaya hazırdı. Fakülte onun için gerekli değildi. Sadece çok değerli hocaları vardı ve onu geliştirmek için çok uğraşıyorlardı.

Evden çıkmak için hazırlanmaya başladı. Hava soğuktu bu yüzden bacaklarını saran bir kumaş pantolon giydi. Üstüne kalın bir kazak ve dizlerine gelen siyah bir palto giydi. Üşüme ihtimalini en aza indirdikten sonra taslaklarını, telefonunu ve cüzdanını alıp botlarını giyerek dışarı çıktı.

Nedensizce çok mutlu hissediyordu kendini. Şehrin bir ucundaki cafeye kadar yürüyebilirdi. Ama o kadar sıyırdığını düşünmüyordu. Bu yüzden yaklaşık 30 dakika uzaklıktaki kafeye yürümeyi tercih etti.

Kulaklıklarını takmayınca kendini çok savunmasız hissediyordu. Fakat bu sefer takmayacak, şehrin sesini dinleyerek gidecekti kafeye. Biraz yorucuydu bu kendisi için ama her ses ona daha fazla ilham verebilirdi.

Seslerin ona ilham olacağına dair umudu yoktu, olmadı da. Yarım saat sonra baş ağrısıyla kendisini sessiz kafeye zor attı. Gelen garsondan filtre kahve istedikten sonra laptopını açarak taslaklarını önüne döktü. Çok fazla dağınıktı bu yüzden nasıl toparlayacağını bilmiyordu. Şu an toparlamazsa sonra üşeneceği için yazmaya bile ara verebileceğini biliyordu. Baştan sona inceleyip düzeltecekti. Zaten fazla değildi, yeni başlamıştı yazmaya. Tüm yazım yanlışlarını inceledi,düzeltti. Yazmaya devam etmek için zamanı var mı bilmiyordu.

Gelen filtre kahvesini yudumladı. Kafasında bir sürü düşünce yılan misali dolaşıyor, hepsinin kuyrukları birbirine dolanıyordu. Bu kafa karışıklığından kurtulmanın yolu ya hepsini zehirlemekti ya da kuyruklarını çözmekti.

Kolundaki saatine baktı fakülteye gitmesi için ortalama 45 dakikası vardı. Biraz daha kafede zaman geçirip taksiyle gitmeyi umuyordu.

Laptopını tekrar eline alarak taslaklarına bir yenisini daha eklemek için yazmaya başladı. Yazdıkça kendini daha iyi hissediyordu, baş ağrısı da gitmişti. Kendisini sabaha göre çok daha iyi hissediyordu. Gününün böyle geçmesini umuyordu. Uzun süredir bu kadar iyi hissetmemişti. Hep yorgun oluyordu. Bu kez çok geç yatmasına rağmen yine de dinç uyanmıştı.

Fakülteye taksiyle 20 dakikada ancak varabilirdi. Eğer şimdi çıkmazsa geç kalacaktı ve Taehyung geç kalmaktan nefret ederdi.

Garsondan hesabı istedi. Hesabı ödedikten sonra eşyalarını toplamaya başladı. Toplamak biraz zordu çünkü çok dağınıktı etraf. Öyle ki insanlar rahatsızlıkla masaya bakıyordu. Ama Taehyung bunu zaten insanlardan uzaklaşmak için yapıyordu. Dağınık bir masaya kimse oturup onunla sohbet etmek istemezdi.

Eşyalarını toparladıktan sonra taksi çağırmayı unuttuğunu hatırlayıp kendisine sövmek istedi. Kafeden dışarı çıkıp numarasını çevirdi. O sırada önünde duran taksiyi gördü. Tam zamanlamanın oluşturduğu tesadüfe bu kadar mutlu olacağını hiç düşünmemişti. Taksinin gelmesini bekleseydi en az 10 dakika gecikmiş olacaktı.

Önünde duran taksiye bindi. Şoföre fakültenin adını söyledikten sonra rahatlıkla arkasına yaslandı. Camdan dışarı bakıp insanları beynini daraltan sesler olmadan izlemek isterdi ama günlük kotasını çoktan doldurmuştu. Bu yüzden kulaklıklarını çıkararak kulağına taktı. Çalma listesini karışığa ayarlayıp ilk çıkan şarkıyı dinlemeye başladı. Önünde yaklaşık 15 dakikalık kalan bir yol vardı ve olabildiğince çabuk geçmesini istiyordu. Eğer 5 dakika bile geç kalırsa ilk kez geç kalmış olacaktı.

Neyse ki taksici hızlıydı bu yüzden sorun yaşamadı. Gerçekten de 15 dakika da gelmişti. Hızlıca sınıfına çıktı. Yerine geçip oturdu. Hocanın gelmesi birkaç dakikayı bulurdu. Bu sürede kulaklıklarını çıkarmadı. Ne kadar dinlerse o kadar kârda görüyordu kendini.

Bir şarkı daha dinledikten sonra hocanın gelmesiyle kulaklıklarını çıkardı Taehyung. Kendini odaklanmış hissediyordu,defterini çıkardı. Makine gibi not almaya hazırdı. Hoca bunu bekliyormuş gibi dersi anlatmaya başladı. Zihninin gerisinde kendisine işkence eden düşüncelerini susturmayı başardı.

Dersin yirminci dakikasında kopmuştu. Kim 80 dakikalık bir dersi kaldırabilirdi ki? Düşüncesi bile insanı yoran cinstendi. Hocanın söyledikleri kulağında ninni gibi dönerken sadece elinde döndürdüğü kalemine odaklanmıştı. Kırmızı kalemini çok seviyordu. Lise yıllarından beri onu kullanıyordu. Eşyalarına bağlanması dolayısıyla bu kalem onun için çok özeldi.

Amfiden içeri giren bir öğrencinin sesi düşüncelerini bölmüştü. 'Gerçekten, dersin yarısı geçti bile' diye düşündü. Başını kaldırıp kim olduğunu görmek bile istemiyordu fakat sesin onu kendisine çektiğini hissediyordu. Yavaşça başını kaldırdı. Gördüğü manzara pek alışık olduğu bir şey değildi.

Her zaman ki dizleri yırtık siyah kot pantolon, sonbahar olmasına rağmen kaslarını belli eden siyah t-shirt, beline bağlı oduncu gömleği, ayağındaki siyah postalları ve artık daha kısa olan saçlarıyla dans yarışmasının kazananı dizleri yaralı çocuk, Jeon Jungkook oradaydı.

Ne yapacağını şaşırmıştı. Gerçekten çok yakışıklıydı. Kısa saç ona ayrı güzel yakışmıştı. Kendini incelemeden alıkoyamıyordu. Bu düşüncelerine son vermesi gerektiğini çocuğun önündeki sıraya oturmasıyla fark etti. Derse odaklanmaya çalıştı fakat artık çok daha fazla zordu.

Çok güzel giden günü önündeki adamın burnuna gelen tarçın ve yağmur sonrası ortaya çıkan toprak kokusuyla darmadağın olmuştu.

Bölüm sonu.

🎶🌙

Kendinize iyi bakın ♡

Petrichor// TaeKook ☑Where stories live. Discover now